Nihayet 2012/13 sezonu açılıyor. Fakat bu post'ta 58 sene önceki açılış gününden bahsedeceğim: 30 Ekim 1954. O gün basketbol, zombilerin sahada dolaştığı bir işkenceden gezegendeki en heyecanlı spora dönüşmüştü.
60 sene öncesine gidelim. 24 saniyelik şut saati yok, hatta şut saati diye bir fenomen yok. Öne geçen takım sahada amaçsızcasına paslaşıp geziniyor. Kimse şut atmaya niyetli değil. Bazı hücumlar dakikalarca sürüyor. Durdurulabilmeleri için rakip takımın faul yapması lazım.
60 sene öncesine gidelim. 24 saniyelik şut saati yok, hatta şut saati diye bir fenomen yok. Öne geçen takım sahada amaçsızcasına paslaşıp geziniyor. Kimse şut atmaya niyetli değil. Bazı hücumlar dakikalarca sürüyor. Durdurulabilmeleri için rakip takımın faul yapması lazım.
22 Ekim 1950. Pistons vs Lakers mücadelesi. Skor tabelasında yazan sonuç: 19-18. Maç boyunca toplam 8 isabet (Sekiz basket!) var. Kalan sayılar serbest atışlardan gelmiş. Devam edelim. İki hafta sonra başka bir maç 6 uzatma sonunda bitiyor. Tam 6 uzatma devresi! Çılgıncasına adrenalin pompalandığını, heyecandan insanların birbirlerini ısırdıklarını düşüneceksiniz. Fakat her uzatmada 1, evet yazıyla bir[1] şut kullanılmıştı. Topa sahip olan takım tüm süreyi hiçbir şey yapmadan geçiriyor ve son anda şut atıyordu. Bu ne lan? 1950'lerde 3 kere basketbol maçı seyredenlerin kansere yakalanma ihtimâlleri %90 oranında artıyordu[2].
İnsanlar NBA'i seyretmemeye, basketbolun çok özel durumlarda kullanılabilecek bir psikojik eziyet yöntemi olması gerektiğine karar vermek üzereydiler. Tam bu sıralarda Syracuse Nationals'ın sahibi Dan Biasone muhteşem bir fikirle ortaya çıkıverdi: 24 saniyelik şut saati; "Eski günlerdeki zevk aldığım maçları düşündüm; oyuncuların boş boş dolaşıp oyalanmadığı maçları. Takımların yaklaşık 60 şut kullandığını fark ettim. Maç başına 120 şut eder. 48 dakikayı, yani 2880 saniyeyi 120'ye böldüm. Her şut için 24 saniye gerektiği sonucuna ulaştım." Bu kadar basit. Eğer Biasone bu fikri bulmasa NBA daha doğmadan ölecek, basketbol unutulmuş sporlar arasındaki yerini alacak, küresel spor çılgınlığını curling'le ya da beer pong'la tatmin edecektik. Dahiyane ve çılgıncasına basit bir fikir tüm NBA'i, hatta spor tarihini değiştirdi. Biasone tek başına basketbolu kurtarmıştı.
Herkesi ikna etmesi kolay olmadı elbette. 1951'de bulduğu parlak fikrin kabul görmesi için 3 sene ter dökecek, gösteri maçları düzenleyecek, basketbola yön veren onlarca isimle tartışacaktı. En sonunda, 1954 senesinin bahar aylarında takım sahipleriyle anlaştı ve 1954/55 sezonunun açılışından (tam 58 sene önce bugün; 30 Ekim 1954) itibaren 24 saniyelik şut saati kullanılmaya başlandı. Birkaç sene içinde tüm ligin çehresi değişti.
Ertesi sezon her takım maç başına fazladan 14 sayı atıyordu (79.5'tan 93.5'a fırladı sayılar.). Celts tarihte ilk kez maç başı 100+ sayı ortalamasıyla oynayan takım oldu. Asist ortalamalarında tam 4 rakam artış yaşandı. Her şeyden önemlisi artık maçın yarısından fazlası faul atışlarıyla geçmiyor, basketbol severlerin akıl sağlığı bozulmuyordu.
Kozmos bu muhteşem buluşu karşılıksız bırakmayacak, Syracuse Nationals 1955'te şampiyonluğa ulaşacaktı. Bugün Philadelphia 76ers'ın salonundaki üç şampiyonluk flamasından birinin üstünde 1955 yazıyor[3].
__________________________________________________
[1]BİR!
[2]Tamam, her maç böylesine düşük skorlu geçmiyordu tabii ki. 1954 playoff'larında Syracuse Nationals (bugünkü Sixers), New York Knicks'i 75-69 yendi. Maçta toplam 34 basket atılmıştı. Peki isabetli serbest atış sayısı kaçtı? 76. Evet, el ele verip intihar edebiliriz.
[3]Elbette ki o zamanki maçları seyretmedim. Bir yerden görüntülerini bulup izleyen varsa (ben hiç rastlamadım.) yakınlardaki psikologlara haber verin. 1960'tan önceki NBA maçlarını izlemeyin, izlettirmeyin. Ben yine de kısaca özetleyeyim. Dolph Schayes (60'larda da oynamış efsanevî bir forvet.) takımın yıldızıydı. 6 kere NBA ilk 5'ine, 6 kere NBA ikinci 5'ine seçilen Dolph, hem normal sezonda, hem de playoff'larda Nationals'ı taşıyan isimdi. Tabii Red Kerr ve Paul Seymour gibi önemli rol oyuncuları da vardı kadroda. Finallerde Pistons'la karşılaştılar. Larry Foust ve George Yardley'nin taşıdığı (Her ikisi de kariyerlerini 1950'lerde geçirdiği için asla izlemeyeceğimiz ama isimleri unutulmayacak büyük basketbolcular.) Pistons'ı 7. maçta devirdiler.
1 comment:
hoşgeldin tekrar. sezon boyunca maç analizleri kadar böyle anıları da paylaşmaya devam edersen sevinirim
Post a Comment