Tuesday, April 2, 2013

Notlar: Heat, Knicks, Sansür...

Popovich, 1 Aralık'ta oynadıkları Heat maçında yıldızlarını dinlendirme kararı almıştı. Akabinde David Stern'in verdiği $250.000'lık cezayla beraber tüm gündem değişmişti: "Koçlar istedikleri oyuncuları istedikleri akşam dinlendirebilirler mi... Geleneklere böylesine ters düşen kararlar 82 maçlık normal sezonun cazibesini erozyona uğratmaz mı... Önceden bilet almış olan taraftarların veya planlarını maça göre ayarlamış televizyon seyircilerinin mağduriyeti nasıl telafi edilecek... Peki ceza gerekse bile bunun yazılı kurallar çerçevesinde ifade edilmesi gerekmiyor mu... David Stern'in kafasına göre cezalar vermesi diktatoryal alışkanlıklara zemin hazırlamaz mı..."

Geçen akşam oynanan rövanş maçındaysa LeBron, Wade ve Chalmers kadroda yoktu. Heat, Spurs karşısında yıldızlarını dinlendirme kararı almış ama bu kararı sakatlık bahanesiyle sunarak kurallara uygun hale getirmişti. Aylardır tartışmaların yoğunlaştığı muvzuya geliyoruz: Sakatlığın ciddiyeti nasıl tespit edilecek?

Tartışmanın neresinde durduğumuz önemli elbette. Fakat usulü belirlemek belki de daha mühim. Usulü belirlenemeyen bir cezaî müeyyide, her daim diktatüre manzarası resmetmeye mahkum olacaktır.

(Not: Çılgın bir istatistik vereyim: LeBron son 5 sezondur normal sezonun son maçını oynamıyor. Birkaç ay önce karaladığım istatistik çalışmasında yıldızların dinlendirilmesi muhabbetinden uzun uzun bahsetmiştim. Mevzu maalesef "yaşlı oyuncuları dinlendirmek" yerine sakatlık bahaneleri sunmak gibi çözümlerle tolere edilemeyecek kadar karışık. Önümüzdeki haftalarda lotarya hedefleyen takımların tanking yapmasıyla -ve elbette ki önümüzdeki sene tüm mesaisini 2014 draft'ı için harcayacak GM'lerin hamleleriyle- iyice bıkkınlık veren bir hale gelebilir normal sezon.)

Win The Game
Nadiren NCAA seyrediyorum. Fakat geçen akşam Heat'in LeBron&aWade'i dinlendireceğini öğrenir öğrenmez Duke vs Lousville maçına göz gezdirmeye karar verdim. NOOOOOOOO! Pitino'nun maç sonu açıklamaları için buralara bir yerlere tıklayınNCAA'in Kuzey Amerika spor coğrafyasındaki en büyük köle ticarethanesi olduğuna dair uzun uzun yazmak istemiştim ama konuşmaya mecalim yok.

-Kevin Ware'den bağımsız olarak sakatlık videoları paylaşma muhabbeti:
4 senedir blog tutuyorum, 1 kere bile sakatlık videosu paylaşmadım. YouTube'a girip sakatlık videoları izlemek beni fazlasıyla üzdüğü için böyle garip alışkanlıklarım yok. Twitter'da birbirine linkler gönderen insanlardan da zerre haz etmiyorum. Fakat...
Sakatlık videolarını kimsenin paylaşmamasını, internetin hiçbir mecrasında bu görüntülerin bulunmamasını talep etmek alabildiğince komik. Kıçımızdan uydurduğumuz ahlak kuralları veya iğrençlik tanımları üstünden internette sansür hayallerine dalınca iq'muz deniz seviyesine iniyor. Dünya'da bazı insanlar böyle görüntülerden haz duyduğu için zilyonlarca gore sitesi var. Hepsini tek tek sansürlemek mümkün değil... ve zaten saçma. Fazlasıyla basit olmasına rağmen tam anlamıyla dahiyane bir fikrim var: Bakmak istemediğimiz linklere tıklamayalım. Fakat...
Herhangi bir uyarı olmaksızın bu görüntüleri sunmak, yani insanların karar vermesine müsaade etmeksizin onların haklarını gasp etmek, yalnızca spor müsabakası seyretmek isteyen insanlara zorla kanlı görüntüler seyrettirmek kabul edilemez. Özellikle televizyonculukta bu görüntüleri haber olarak tanımlayan kurumlar varsa bile insanları önceden uyarmalı ve aynı pozisyonun tekrarını birden fazla kere göstermemeli. Yavaş çekimde gösterenlerin çarmıha gerilmesi de kabulümdür.

Miami Heat'in pick&roll savunması: Birkaç senedir NBA izleyen hemen her insan, Heat’in tercih ettiği pick&roll savunmasını fark etmiştir muhtemelen. İki Heat oyuncusu, rakip ball-handlerın önüne adeta bir duvar örüyor. Bu sayede ya rakibi tuzağa düşürüp topu çalıyorlar ya da ikili oyuna fırsat vermiyorlar. (Uzun savunmacının tuzak kurmak amacıyla rakip balll-handler'a baskıya gelmesi için kullanılan pek çok terim var: hedge, blitz...)
Yukarıdaki resimde Wade ve Haslem, 3'lük çizgisinin dışındaki Gordon'a ikili baskı yapıyor. Perde sonrası içeri devrilen uzunu (Lopez) bir anlığına boş bırakmış gibi görünüyorlar ama topu tutan oyuncuya (Gordon) pas imkanı vermedikleri için ikili oyunu henüz başlamadan bitirmiş oluyorlar.

Başka bir ayrıntı da Mike Miller'ın yaptığı yardım savunması. NBA'de hemen her takım devrilen uzun için yardım savunmasını bu şekilde getirir. (Yani weaksideda yay etrafında bekleyen bir şutörün savunmacısı.) Fakat Miller'ın getirdiği yardım savunmasının zamanlaması önemli. Gordon'un, Lopez’e dengesiz bir pas atmaya cesaret edememesini sağlıyor. Üstelik yardım savunmasını erken getirdiği için esas adamına (Aminu) anında dönebilme şansını da kaybetmiyor.

Pick&roll ihtimali tamamen yok olduğu için Gordon, diğer kanattaki Aminu'ya pas veriyor. Haliyle Haslem, Wade'le beraber Gordon'a yaptığı baskıyı bırakıp Lopez'e geri dönüyor. Miller da kendi adamına (Aminu) geri dönüyor (eğer yardımı geç getirmiş olsaydı, esas pozisyonuna geçmesi de zor olacaktı).
ve Heat agresif savunmasıyla ikili oyunu başarıyla püskürttüğü için Hornets hücuma baştan başlamak zorunda kalıyor.

Şimdiki videoda hem ball-handler'a yaptıkları baskıya, hem de weakside köşeden hemen yardım savunması getiren isim Wade olduğunda senaryonun nasıl geliştiğine dikkat edin.


Heat’in agresif hamleleri rakibin hücumunu bitirmezse, Heat oyuncuları için savunma rotasyonu başlıyor. Şimdiki videoda tek tek oyuncuların reaksiyonlarına bakın. 
Heat önce ilk ikili oyunu püskürtüyor. Daha sonra Hornets sağ köşede Brian Roberts ve Lopez’le yeni bir ikili oyun deniyor. Haslem ve LeBron, Roberts’a ikili baskı yapıyor. Fakat Roberts, pası Lopez’e ulaştırınca, diğer köşedeki Miller yardım getiriyor. Bu defa Miller’ın sol köşedeki adamı (Aminu) boş kalınca, Lopez ona pas atıyor. Fakat Chris Bosh yardıma geliyor ve en sonunda Wade’in de doğru pozisyon almasıyla topu kazanıyorlar.

Tabii Heat’in stratejisini nihaî bir ikili oyun savunması olarak düşünmemek lazım. Pick&roll günümüz basketbolundaki en etkili oyun ve kesin bir çözümü yok. Mesela Bulls’un PnR savunması Heat'in prensiplerine tamamen ters ama yine de etkili. Her takım kendi kadrosuna göre en ideal savunmayı inşa etmeye çalışıyor. LeBron, Wade, Battier... Miami Heat'in atletik ve iyi savunma yapan oyuncuları için bu agresif savunma kalıplarını uygulatmak Spoelstra'nın önemli başarıları arasında.


Mavericks'in video ekipleri genelde çok güzel işler çıkarıyorlar. Hem salonda gösterdikleri, hem de internet için hazırladıkları videolar arasında mega eğlenceli olanları var. Yukarılarda bahsettiğim netameli konuların ağırlığından kurtulmak için YouTube hesaplarına koydukları videolardan ilk aklıma gelenleri liste halinde suuyorum.

2. Nothing stops a Maverick
1. Güllekafa Nowitzki Efendi'nin Feza Maceraları

Knicks sezon başında iki oyun kurucu ve tek uzunla oynuyor, Melo'nun 4 numara oynadığı sistemle oluşturdukları ideal alan paylaşımını, iki oyun kurucunun rahatalattığı (veya Kidd'in çaktırmaksızın kontrol ettiği) nefis pas akışıyla besleyerek rakiplerini mağlup ediyordu. Daha sonra farklı sebeplerle Woodson line-up'larla oynamaya başladı.
-Kidd'in çok fazla dakika alması, yaşı sebebiyle performansına yansıdı.
-Savunmada büyük problemler yaşadıkları için iki numarada Iman Shumpert'ı denedi.
-Woodson garip bir şekilde tüm alan paylaşımını yok edecek bir karar alıp iki uzuna döndü (Hatta Kurt Thomas ve Marcus Camby ikilisini denediğinde balataları sıyırmış ve twitter'da, bunun bir geçiş süreci olduğunu, playoff'larda 4 uzunlu sisteme döneceklerini yazmıştım.).
-Melo'nun sakatlıkları, geldiği gibi giden Amar'e, Chandler'ın sakatlığı ve Kenyon Martin'in gelişi...
Woodson, normal sezon boyunca ortaya çıkan problemler karşısında soğukkanlılığını koruyamamış ve sezon başında kendi eliyle inşa ettiği düzeni, yine kendi eliyle imha etmişti. Son dönemde toparlamış gibi görünüyorlar. Üst üste 8 maç kazandılar. John Schuhmann, bu süreçte tekrar çift oyun kurucuya dönülmesini ön plana çıkarmış. Son dönemde tek uzun kullanmaya gayret ettikleri de unutulmamalı. Şuradan son 8 maçtaki line-up çizelgesine bakabilirsiniz. Ne olması gerektiği aşağı yukarı belli zaten (JR Smith'in, Melo'nun, hatta Kenyon Martin'in iyi performansları elbette ki önemli ama onları özel kılan bireysel başarılar değil, sezon başında inşa ettikleri yapı.).

Knicks'in Heat için ciddi bir tehlike oluşturamayacağı kesin. Fakat ilk turda sorun yaşamamak veya ikinci turda Pacers'la başabaş mücadele edebilmek için kendilerini daha iyi kılan özelliklere sıkıca sarılmalılar.

ps. Mesela Grizz bile sosyalizmden vazgeçse elinde pota altı kalır. Knicks ise alan paylaşımı ve spacing'i bırakınca Gayya Kuyusu derinliğinde bir foseptik çukuruna benziyor.
Rastgele Notlar
-Al Horford neredeyse her özelliğe sahip ve neredeyse her özelliğine hak ettiğinden daha az değer verilen bir basketbolcu.
-Andre Drummond çok az insanın kabul edildiği bir kulübe katıldı.
-LeBron'un Miami senelerindeki hücum tercihleri, şut bölgelerindeki değişiklikler ve sair Kirk Goldsberry infografikleri
-Kobe toplam sayı istatiğinde Wilt'i (31,419) geçerek lig tarihinde en çok skor üreten 4. oyuncu oldu. Jordan'ı geçeceği kesin. Karl Malone ve Kareem'i geçmesiyse kaç sene daha oynamak istediğine göre değişecek. Unutmadan, Kobe aynı zamanda NBA tarihinde en çok şut kaçıran isim.
-Ginobili sakatlandığı için 3 hafta yok. Sezon boyunca sürdürdüğü istikrarsız performansını playoff'ta ne seviyeye getireceği meçhul. Elbette Manu'nun hücuma getirdiği derinlik eşsiz ama artık Spurs'un hücum liderinin Parker olduğunu, Duncan'ın son dönemde MÜK-KEM-MEL oynadığını, Kawhi Leonard'ın muhteşem bir genç oyuncu olduğunu düşününce pek problem yaşamayacaklarını tahmin etmek güç değil.
-Bir perdeden fazlası.
-Yukarılara eklediğim, Hakeem ve Shaq'in bisiklete bindiği fotoğraf, Taco Bell reklamı çekimlerinden.
-MWP Paskalya Bayramı'nı kutluyor. Zaten sakatlığı sebebiyle pinekleyecek bol bol vakit bulan MWP'nin twitter hesabı, paralel evren haber bülteni gibi şu sıralar. Ara ara göz atın.

Wednesday, March 6, 2013

Notlar: Lakers, Rockets, Spurs...

Lakers
OKC dün akşam yalnızca 2 kere top kaybı yaparak NBA rekorunu egale etti. Fakat Thunder'a methiye düzmektense Lakers'ın ölü savunması için ağıt yakmayı tercih ediyorum. Lakers, 100 pozisyona oranladığımızda rakip takımları top kaybına zorlama konusunda sondan ikinci sırada geliyor. Tüm atletizmini kaybetmiş, pas yollarına müdahale edemeyen, Thunder kısalarının önünde duramayan bir kadroyla karşı karşıyayız. Üstelik Lakers'ın transition savunması kabul edilemez seviyede (24. sıradalar - via synergy). Dün akşam savunma ribaundunu alan her Thunder oyuncusu topla rakip sahaya geçip çembere gitti.

Hiçbir kısanın vasat seviyede bile savunma yapamadığını, Dwight sağlıklı olmadığı için boyalı alana giren her rakibin boş turnike attığını, savunma rotasyonunda sürekli aksadıklarını, pick&roll'de devrilen oyuncuyu engelleyemediklerini, MWP'nin artık yalnızca iri oyuncuları savunabildiğini de düşünürsek playoff şanslarının kalmadığına hükmedebilirdik. Fakat playoff'a kalacaklar. Çünkü Kobe Bryant, yalnızca basketbol tarihinin değil, spor tarihinin gördüğü en özel isimler arasında (ki blog sakinleri, benim Kobe'yi pek sevmediğimi biliyorlardır.).

[disclaimer: Bu paragrafta basketbol aklını yarı yarıya bir kenara bırakıp yola duygularla devam ettim] Sayı yüzdesinden bağımsız olarak en özel Kobe sezonlarından birini yaşıyoruz. Yalnızca sakatlıklar, verimlilik veya yaşlılık ile açıklayamayacağımız akıl almaz bir irade gösterisiyle karşı karşıyayız. Tüm problemlerine rağmen (Dwight'ın iq seviyesi, Gasol'un sağlığı, korkunç bench...) hiçbir zayıflığa sahip olmadığını kanıtlamaya çalışan, hatta buna inanan ve bu uğurda sürünün gençleriyle sonucu belli bir savaşa giren yırtıcılara benziyor. Kobe Lakers'ı playoff'a taşıyacak, azamî 1 maç kazanıp elenecek ve ben 2013 Kobe'yi unutmayacağım.

Rockets
Trade deadline'da hem Patterson'ı, hem de Morris'i gönderip tüm PF rotasyonunu değiştirme kararı alan Morey, Patterson/Morris'e hiç benzemeyen ama all-star potansiyeline sahip Thomas Robinson'ı almıştı (Ben NCAA'i veya Kings'in bu seneki maçlarını pek izlemediğim için tam bilgiye sahip değilim ama atletizminden orta mesafe şutuna dek pek çok özelliği methediliyor.). Morey bu sene playoff'lara kalmayı değil, orta vadede contender olmayı istiyor. Haliyle all-star olmayacağını anladıkları Patterson'ı gönderdiler.

Alan paylaşımında istikrar sağlayan şutör 4 numaraları gönderdikleri için pek çok insan gibi bu seneki playoff yarışında yara aldıklarını düşünmüştüm. Spread pick&roll oynayan, Harden ve Lin'in penetrelerini takiben yay etrafındaki şutörleri bulan bir takımın alan paylaşımına feci şekilde muhtaç olduğu aşikar. Sürdürülebilir olup olmadığına emin değilim ama şu ana dek Motiejunas gayet iyi oynuyor.

İstatistikler: Morr/Patt %37'yle maç başına 2,1 3'lük isabeti buluyordu. Donatas trade deadline sonrası %40'la 1,2 isabet kaydediyor. Takas sonrası net rating'i 22,4 (Sahada olduğu 100 pozisyon başına 130,3 atıp, 107,9 yiyorlar.). Rockets'ın bu sürede en çok kullandığı iki line-up'tan (Her ikisini de 52 dakika kullandılar) verimli olanı şöyle: Lin-Harden-Parsons-Motiejunas-Ömer: 100 pozisyona uyarladığımızda 141,9 atıp, 101,6 yiyorlar.

Rockets'ta Ömer hariç hiçbir oyuncun elit savunmacı değil. Hatta pek çoğu vasat seviyede (Sezon başından beri 18 milyon kere söylediğim gibi: Harden'ın hücum repertuarına rağmen Wade'in hâlâ daha değerli bir oyuncu olmasının sebebi bu). Fakat playoff'lara kalma ihtimalleri Lakers, Jazz ve Warriors'tan daha fazla.

ps. Ayrıca guard rotasyonunda Patrick Beverley iyi oynamasına rağmen Aaron Brooks'la anlaştılar. "6 aydır mega şanslı gidiyoruz, playoff öncesi biraz saçmalayıp karmada denge bulalım" gibi bir fikre kapıldılar sanırım.

Harlem Shake
Miami'nin Harlem Shake'ini takiben Nuggets da bir video hazırlamış. Aslında arkada Kenny, Cookie the Ogre gibi enteresan karakterler var ama kameranın önünü kapatacak kadar gerizekalı oldukları için videonun değeri iyice düşmüş. Neyse, zaten en güzel Harlem Shake videosunu Timberwolves hazırladı.

Spurs. Playbook Muhabbeti.
Bu oyunun üstünden 10 gün geçti ama taslağı hazırlayıp unutmuşum. Soğuk servis ediyorum, buyrun.
Tony Parker sağ köşede, Kawhi Leonard ve Danny Green kanatlarda. Ginobili topu oyuna sokacak. Tim Duncan, sağ köşeden sol köşeye cut yapan Parker için perde hazırlamaya gidiyor ama perdede kontağı sağlamaksızın kayıyor ve Danny Green'in hazırladığı down screen'i kullanıp sol elbow'a çıktıktan sonra Ginobili'den pas alıyor. Oyun Duncan ve Ginobili'nin yeteneklerine ithafen çizilmiş; Duncan'ın elbow'dan verdiği pas ve Ginobili'nin repertuarındaki en meşhur numaralardan biriyle basket geliyor.
                   
Normal süre biterken kullandıkları bu oyunu, uzatma devresinin sonlarında yine denemeye çalıştılar. Fakat Draymond Green ve Klay Thompson bu defa hazırlıklı oldukları için savunmada iyi iş çıkardı.
Son pozisyonda yine aynı oyunu denediler. Stephen Curry'nin kendi adamını bırakmaya meyilli olduğunu, David Lee'yle beraber "switch yapsak mı yapmasak mı" diye derin düşüncelere daldığını (dikkat etmediyseniz bir önceki videoyu tekrar izleyin) gördükleri için başka bir şekilde bitirmeye çalıştılar.

Rastgele Notlar:
-Warriors'un savunması çöktü. (100 pozisyon başına) daha fazla sayı yiyorlar, rakipleri daha az top kaybına zorluyorlar, toplam savunma ve hücum ribauntlarının daha azını toplayabiliyorlar, daha yüksek yüzdeyle sayı yiyorlar... Azim/hırs/gençlik/enerji gibi kriterler, 82 maçlık sezonda yavaş yavaş erozyona uğruyor. Playoff öncesi tekrardan toparlayıp toparlayamayacaklarını göreceğiz.
-Yazıhane'de Wilt'in 100 sayılık performansını anlatabilmek için Wilt'in hayatını ve 1960'larda NBA iklimini anlattım. Anekdot yağmuruna dönmesin diye birkaç klasik kurgu numarası kullanarak okura soluk alma fırsatı vermeye çalıştım falan fistan. Gidip okuyun.
-Kirk Goldsberry, David Lee hakkında küçük bir video hazırladı. Tabii SSAC'tan Grantland'e yolladığı çalışma daha önemli: Sanders vs Lee (video) ve şu (sunum)
-Sloan Sports Analytics Conference'ta olayın foseptik atığının çıktığı an: Oyuncuların biyolojik dengelerini ölçerek takım kimyasını istatistiğe dökme çabası.

Monday, February 18, 2013

All Star Notları

Çaylaklar Maçı. Kenneth Faried. Haftasonu boyunca tek kelimeyle büyüleyiciydi.

3'lük yarışması başladığı günden bu yana prestij erozyonuna uğramamış yegane all-star organizasyonu olabilir; smaç yarışmasındaki gibi jüri veya halk oylaması yok, galibi yalnızca performans tayin ediyor, mevzu fazlasıyla basit (şut atmak) olduğu için maçların aksine aşırı gayr-ı ciddiyete rastlamıyoruz... Elbette ki yarışmayı kazanan ligdeki en iyi şutör ünvanını kazanmıyor ama 3'lük şampiyonası keyifli ve prestijli bir ödül.

Yarışmanın herkesçe bilinen birkaç püf noktası var: ritim bulmak, şut mekaniği, süreyi ayarlayabilmek... Mesela şut atarken zıplayan veya vakit harcayan oyuncular ne kadar iyi şutör olurlarsa olsunlar, favori gösterilmezler. Falan Fıstık. Hemen herkesin bildiği klasik muhabbetler zaten. Şampiyona gelelim: Kyrie Irving. Isındığı zaman durdurulması mümkün olmayan bu arkadaşımız, dün gece şunu yaptı:
       
Olan Matt Boner'ın 20 puanlık "çok iyi" derecesine oldu. (3'lük yarışması bugüne dek 27 kere düzenlenmiş. Yalnızca final turlarına bakınca, 20 barajının 10 kere aşıldığını görüyoruz. Ayrıca Paul George'un 10 puanluk derecesi de çok çok kötü değil. Mesela.)

League Pass Guy diye bi geyik var; takımlardan bağımsız olarak yalnızca bir oyuncu için maç izliyor ve bunu sene boyunca sık sık yapıyorsunuz, sizin de bir LeaguePass Guy'ınız var demektir. Geçen sene benim için bu isim belliydi: Kyrie Irving. Clutch istatistiklerinde açık ara birinci olduğu için yalnızca birkaç ay içinde hemen herkes Cavs maçlarının son çeyreklerini izlemeye başladı. Artık Irving herkesin League Pass Guy'ı olmuştu. 2013 başladığındaysa onun yalnızca ara ara maçları izlenen bir oyuncu olmadığını, süper yıldız olduğunu, hatta poster çocuğu statüsüne ulaşacağını fark ettik. Haftasonu boyunca malumu ilam etti.

ps. Irving, Cuma günü yapılan röportajlarda en sevdiği rap şarkıları sorulunca, R&B'yi tercih ettiğini söyledi. Shine on.

Şut Yarışması? İşte eski efsaneleri falan görüyoruz, güzel oluyor. Cuma günü düzenlenen Celebrity Game'i izlemiyor ve eski basketbol yıldızlarının Rob Kardashian'la maç yapmasını orta yaş krizi olarak değerlendiriyorum. Fakat cumartesi akşamında yapılan organizasyona yalnızca basketbolcular katıldığı için efsaneler hem daha şık bir çerçeve içinde sahne alıyorlar, hem de manevî miraslarına zarar vermiyorlar.

Bu sene tüm cumartesi gecesi organizasyonu için yeni bir puanlama sistemi getirmişler. Oyuncular, Batı ve Doğu Konferansları'nı temsilen yarışıyorlar. 4 yarışma (şut, yetenek, 3'lük ve smaç) boyunca alınan puanlar toplanıyor ve gecenin galibi olan takım, bağış yapılacak kurumların çoğunu seçme hakkı kazanıyor. Puanlamanın iki adımı var:
-İlk turda Batı ve Doğu takımlarından hangisi daha iyi derece yakalamışsa puan alıyor.
-Her takımdan en iyi dereceye sahip olan isim finale çıkıyor ve finali kazanan ismin temsil ettiği takımın hanesine ekstra puan ekleniyor.

Biraz da "her konferanstan tek isim finale çıkar" kuralı sebebiyle en az şans verdiğim ekip dün gece galibiyete uzandı: Bosh, Nique, Swin Cash. 

Yetenek yarışmasını senelerdir izliyorum. Neden? Ben de bilmiyorum, umarım bir gün izlemeyi bırakırım.
-Herkesin kazanmak için katıldığı 3'lük ve smaç yarışmalarındaki rekabetin aksine yetenek yarışmasında hiçkimse kendini zorlamıyor.
-Şut yarışmasındaki "orta sahadan şut" gibi bir eğlencelik yok.
-Yarışmacılar bir çocuğa burs kazandırmak için yarışıyor. Yani lig yönetimi, on milyonlarca insanın önünde kaybeden çocuklara travma yaşatıyor.
-Keşke format değiştilebilse. Örneğin şut merhalesini çıkarıp ekstra zor pas engelleri koymak, bir nevi pas yarışması yaratmak daha eğlenceli olabilir.

Smaç Yarışması
1. Fazlasıyla kan kaybetmiş, albenisini yitirmiş olsa bile haftasonunun en çok merak edilen organizasyonu smaç yarışması.
2. Yapacak yeni smaç kalmadı? Hayır, kaldı. Mesela Jus Fly'ın 2 sene önce DeMar DeRozan'la yaptığı antrenmana bakın (1.30'dan itibaren).
3. 2013 Smaç Yarışması, yapılamayan smaçlarla hatırlanacak muhtemelen.
4. Gerald Green mükemmel bir smaçla perdeyi açtıktan sonra 50 puanlık avantajını kullanarak kolay bir smaçla finale çıkmak yerine zor yolu deneyip elendi. Aslında çembere elle tutunduğu için smaç o kadar da zor değil. "Hatta bu smacı Don Cheadle bile yapmıştı." (via @gaspet | ekşisözlük)
5. Green gibi esas favorilerden olan James White, ilk smacında faul çizgisinin yarım adım içinden zıplayıp smacı ÇİFT ELLE bitirdi. Jüri ise yalnızca 45 puan verdi. İkinci hakkındaysa faul çizgisi civarından değirmen denemesine rağmen beceremediği için elendi. (White maalesef 30 yaşında, çizgiden zıplamak için her denemede tüm sahayı koşarken yoruldu resmen)
6. Kenneth Faried, ilk smacında panyadan gelen topu 360 dönerek bitirdi. Fakat jüri yalnızca 39 puan verince muhteşem ikinci smacına rağmen elendi.
7. Anlatıyorum ediyorum ama aranızda izlemeyen varsa YouTube'a başvursun.
8. Finale iki isim çıktı: Ross ve Evans. Evans sunumuyla, Ross ise atletizmiyle eğlenceli smaçlar izlettirmeyi başardı.
9. Aksi mümkün değil ama jüri ve son senelerde eklenen halk oylaması, smaç yarışmasının tadını her zaman kaçıracak.
10. Ross'un boynundaki zincirleri Drake takmış.
Maç
All-Star haftasonu, benim özel olarak beklediğim bir festival değil. Rekabetin zirve yaptığı playoff'lar bir yana, normal sezonda bile all-star etkinliklerinden daha fazla heyecanla beklediğim maçlar var: OKC vs Heat, OKC vs Spurs, Celts vs Heat... Basketbolu, gösteriye tercih ettiğim söylenebilir. Fakat ne olursa olsun tüm yıldızların aynı anda sahaya çıkması, adeta basketbol sporunun kutsanması bir şekilde hepimizi etkiliyor. Hele ki maç anormal ölçüde gayr-ı ciddi değilse epeyce zevk alıyoruz.

Alpha-dog'lar ligin tonunu da belirliyorlar. Heat öncesi LeBron'un şımarıklıkları, Dwight'ın istediği gibi at koşturması... Tüm bunlar benim için all-star'ın değerini düşüren ayrıntılardı. Oysa yeni jenerasyon oyuncularının ciddiyeti (ciddiyet değil de komik olmak için gerizekalıya bağlamıyor oluşları diyeyim) ve eski yıldızların olgunlaşmış olması (ve evet, Dwight'ın da sakatlığı), maçın şahane bir hal almasına sebep oldu. Hem ilk çeyrekten itibaren maça heyecan katan rekabet gittikçe arttı, hem de oyuncular sürekli olağanüstü smaçlar göstermeyi ihmal etmediler. İdeal all-star formülü böyle bi şey zaten.

Rastgele Birkaç Not:
-Kyrie Irving yerine Chris Bosh ilk 5'te başladı. Ve başına şu geldi.
-All-Star MVP ödülünü genelde dış skorerler domine eder. Iverson'ı saymazsak tam 20 senedir (Stockton) hiçbir oyun kurucu kazanmamış. CP3'nin hem sakatlığını atlatmış olması, hem de ödülü kazanması keyiflendirdi beni.
-Kobe maç sonlarında LeBron'a kabadayılık tasladı. "Playoff'lara kalamayacağı için son fırsatı değerlendireyim demiş..." gibi espriler yapasım var ama tüm Dünya'nın seyrettiği bir maçta üst üste yaptığı bloklar latifeyle geçiştiremeyeceğimiz kadar temel mesajlar içeriyor. Hem Kobe'nin rekabet bağımlılığını, hem de haftaiçinde yayımlanan şu MÜK-KEM-MEL makaleyi okursanız ne demek istediğim tam olarak anlaşılacak.
-Reggie Miller, az önce bahsetiğim ESPN makalesinden Bleacher Report (buradaki article'ların uzun süre okunması beyin ölümüne sebep olur) sayesinde haberdar olmuş: "Bu hafta Bleacher Report'ta bir makale okudum, Jordan LeBron'u çözmüş; sola gittiğinde jump shot kullanıyor, sağa gittiğindeyse potaya yöneliyor." Twitter'da Wright Thompson şöyle yazdı, Ernie Johnson yayında özür diledi. Miller ise "Doğu Konferansı'ndaki gizli favorim Memphis Grizzlies" diyerek muhteşem performansına devam etti.
-Haftasonu boyunca en çok konuşulan konu Jordan'ın 50. yaşgünüydü.
-Oyuncuların ısınırken giydiği kıyafetlere apoletler işlenmişti. Kobe, Duncan ve LeBron gibi yıldızlar muzaffer generallere benziyorlardı
-Kendi isteğiyle az oynayan Garnett jübile yapar gibiydi.
-All-star'da yazılı olmayan bir kural var: Her oyuncu asgari 10 dk oynamalı ve mümkünse sayı atmalı. 10 dakikalık süreye KG hariç herkes ulaştı, sayı atamayan yegane isimse LaMarcus Aldridge oldu.
-Noah bu satırları okuyorsa, maçtaki atmosfer seyreldiği anlarda rekabeti yükselttiği için kendisine teşekkür ederim.

Hatırlanacak birkaç smaç, iyi 3'lük yarışması, yükselen yıldızlarda min 1 büyüleyici performans ve hepsinden önemlisi Pazar akşamı maçının güzel geçmesi... 2013 All-Star Haftasonu için puanım 7,5.

Saturday, February 9, 2013

Notlar: Garnett, Howard, Sigara...

Garnett 25.000 sayı barajını geçti. Üstelik 25000 sayı, 10000 ribaunt, 5000 asist, 1500 blok, 1500 top çalma istatistikleri yakalayan ilk oyuncu olmuş. İlla ararsak birkaç çapanoğlu bulabiliriz; genç yaşta lige girmesi, kariyerinin büyük bölümünde takımdaki yegane süperstar olması, gelişen tıbbî tedavi teknikleri, basketbolun nazaran daha yumuşak oynanması... Fakat zorlamanın alemi yok. Acayip rakamlar.

Yine de duyar duymaz aklıma temel bi problem geldi: 1974'ten önce blok ve top çalma istatistikleri tutulmuyordu. Kısaca göz gezdirince birkaç not çıktı ortaya:
-İyi birer pasör olmalarına rağmen hem Russell, hem de Wilt 5000 asist barajının altında kalmışlar.
-Willis Reed, Bob Petit ve benzer efsaneler daha kısa kariyerleri olduğu için tartışmaya bile giremiyorlar.
-Tek muallak örnek Kareem (Ligdeki ilk 4 senesinde blok/steal istatistiği tutulmuyordu.). Yalnızca top çalma kategorisinde bu rakamları yakalayamamış (1160). Maç başına 0.9'luk kariyer ortalamasını alıp ilk 4 senesine dair projeksiyon yapınca ucu ucuna Garnett'in rekorunu kaçırdığını görüyoruz. Tabii gençken ekstra 30-40 top çalma yapmış olması mümkün.

Genelde böyle kafaya göre baraj belirleyerek çıkarılan istatistikler çok fazla şey ifade etmez. Fakat Garnett'in inşa ettiği istatistikî all around dominasyon hagaden akıl almaz.

Kevin Durant için Nike hoş bi reklam çekmiş: KD. Not Nice. Zaten OKC geçtiğimiz sene finalleri kaybettikten sonra biraz daha "sikerim çay ocağını" mentalitesiyle oynamaya başlamıştı. Tüm sene boyunca verilen emekler, birkaç maç içinde anlamsız hale gelince basketbolcular kaybetme acısını tatmış ve sonraki sene için bilenmiş (bileylenmiş, keskinleşmiş falan fistan) oluyorlar (bkz. son 1 senedeki LeBron). Yani mağlubiyet korkusu öfkeye sebep oluyor, kazanma odaklı öfke de NBA tarihindeki büyük rekabetlere uzanan bir patika zaten. Mağlubiyet sayesinde gözlerimizin önünde gittikçe büyüyen, sürekli yeni vakalarla karmaşıklaşan, torunlara anlatılacak kadar anlamlı bir rekabetler zinciri oluşuyor. Aynen devam.

Sigarayı bırakmaya çalışıyorum. Asabi hallerdeyim şu sıralar, birilerine sövesim var. Yine de Vince Carter'ın uzun uzun sakatlık numarası yapıp ardından smaç basması garip bir şekilde sevimli geldi bana. Nostalji mi desem, retro estetik mi desem, bilemedim. Beynime oksijen gidince gerizekalıya bağlamış da olabilirim tabii.

Carter demişken Mavericks oyuncuları %50 galibiyet yüzdesine ulaşan dek sakallarını kesmeyeceklermiş. Sakal geyiği meşhur. Mesela geçtiğimiz senelerde Grizzlies playoff'a dek sakal kesmeme kararı almıştı. Mavs 1,5 sene boyunca cro-magnonlar gibi gezmemek için daha mütevazi bi hedef seçmiş.

Mutombo.

Rastgele Haberler
-Basketball Jones'ta NBA oyuncuları isimlerine göre listelenmiş. İsmin telaffuzu eğlenceli mi (Danilo Gallinari), oyun tarzıyla ismin tınısı arasında benzerlik var mı (Dwyane Wade, Dikembe Mutombo), soyisimden bağımsız olarak da kullanılabiliyor mu (LeBron), oyuncuya has bir ad mı (Kobe)...
-Samuel Dalembert Nuggets'a karşı 21'de 17 ile 35 sayı, 12 ribaunt, 2 asist ve 1 blok yaptı. Umarım zirvedeyken bırakır ve bi daha basketbol oynamaz.
-DeMarcus Cousins devre arasında atıldı. Hakeme tükürd... ahaha yok lan, kendisiyle tartışmak istemeyen hakeme "adam değilsin" demiş.
-Rockets, tam 23 3'lük isabetiyle daha önce Magic'e ait olan bir maçta en çok 3'lük atma rekorunu egale etti. İşiniz gücünüz yoksa 3'lüklerin tamamını şuradan izleyebilirsiniz. Hikaye henüz bitmedi. Koç Mark Jackson, Warriors'ın bir maçta en fazla 3'lük yiyen takım olmaması için oyuncularından taktik faul yapmalarını istedi. Yaptığı ilk bakışta saçma geliyor ama sebebini anlayabiliyorum. Warriors oyuncularını yuhalayan Rockets taraftarlarını da anlıyorum. Sigarasızlıktan çatacak adam arıyorum ama ne kadar zorlasam da bu vakada küfredecek birilerini bulamadım.

Chris Paul'un yokluğunda bir kez daha anladım: Heat hücumunun LeBron bağımlılığı > Clips hücumunun CP3 bağımlılığı >>>>> OKC hücumunun Durant bağımlılığı

Tabii yanlış anlaşılmasın:
1. LeBron olmasa Heat çöker demiyorum. Wade ve Bosh üstüne kurulmuş olan bir takım elbette ki playoff tablosunda önemli bir aktör olur. Fakat şu anki Heat hücumu TAMAMEN LeBron'a bağımlı. İstatistiklerden bağımsız olarak, maçlar izlendiğinde anlaşılabilecek bi durum bu
2. Paul şu an ligdeki en iyi lider. Hücuma katkısını anlatmaya gerek yok zaten. "Yılın koçu" geyiklerine konu olacak kadar oyuna hükmedebiliyor. Makro ölçekte oyunu yönlendirmekten, her oyuncuya en doğru anda pas vermek gibi temel hareketlere dek her şeyi yapıyor. Ve hepsinden önemlisi, kendi adına bir parfüm çıkarıyor.
3. Yukarıda yazdığım denklem oyuncuların seviyeleriyle değil, takımların temel prensipleriyle alakalı. MVP ödülü için oyum olsa (favori cümle girişim) Durant'e verirdim.

Çaylaklar Maçı için seçilen 20 oyuncuyu Charles Barkley ve Shaq iki takıma ayıracaktıAll-Star gibi gösteri maçlarında topa yön veren kısaların ön plana çıktığı malum. Şimdi ilk iki seçime bakalım:
Shaq: Damian Lillard ve Kyrie Irving
Charles: Anthony Davis ve Kenneth Faried
WUT? Bu noktadan itibaren aynı tripte devam ettiler. Neyse laf etmeyeyim, Barkley lan bu. Nikotin krizinde olsam bile Charles Barkley'e kızacak değilim. Zaten bu post Katharsis gibi, Epifani gibi transandantal bi sürece tabi tuttu beni. Kalender adammışım, onu fark ettim.

ps. Yandaki poster Hoopism'den.

Laker Drama - Perde VI: Gasol asgari 6 hafta kaçıracak. Üstelik Howard'un durumu da malum. Kobe, Howard'ın sakatlığa rağmen oynaması gerektiğini sürekli söylüyordu. Nash de ligdeki herkesin belli acılarla oynaması gerketiğinden bahseden bir tweet gönderdi. Nihayet Celtics karşısında Howard sahaya çıktı ve korkunç oynadı.

Hmpfff. Aslında Howard çıtkırıldım bi oyuncu değil. Sakatlığı gerçekten ciddi olabilir, sezon başında tedavisini erken kesip dönmüş olabilir, kendince oynamaya çalışmış olabilir, yaşlanan Kobe bencilce takım arkadaşlarını zorluyor olabilir... olabilir yani. Ama insanların Howard'a inanası kalmadı artık. Şu adamdan bahsediyoruz; konuştuğunda dinleyenlerin orta kulağını iltihaplandıran bir adamdan. Geçtiğimiz sene NBA tarihinin belki de en acayip röportajına imza atmış (her ay 1 kere izlerim), röportajın yankıları sürerken kendini sevimli göstermeye çalışmış, playoff'lara yalnızca haftalar kalmış olmasına rağmen ameliyat kararı almıştı. Bu defa yapacakları meçhul ama Kobe'ye cevaben şöyle söylemiş: "Bu benim kariyerim, benim hayatım."

Neyse ben bi sigara yakayım.

Monday, January 28, 2013

Notlar: Nuggets, All-Star...

Nuggets, en çok 3'lük deneyen takımlar listesinde 17. sırada. Lig ortalamasındaymış gibi görünüyorlar ama en tempolu hücum eden ikinci takım oldukları için istatistiklerinin her alanda şiştiğini unutmamak aşikar. Aslında oynadıkları hücumla kıyaslarsak yeterince 3'lük denemedikleri aşikar. Hepsinden önemlisi tutturdukları isabet oranı korkunç: %33.

Oyuncular sürekli (SÜREKLİ) [SÜREKLİ] çembere gidiyorlar. Nuggets, açık ara çemberden en çok şut kullanan takım (maç başı 35,5).  Rakipler de Nuggets'ı ekstra 1 adım geriden savunmaya başlıyorlar bazen (Penetre eden Denver kısaları için bombok bir durum.). Haliyle istikrarlı 3'lük atabilecek, alanı açabilecek oyunculara muhtaçlar.

Kadro içinden bazı çözümler üretebilirler (Wilson Chandler'ın dönüşü, Gallinari'nin son 1 ayda şut formunu bulması...). Fakat zaten aksayabilen savunmaları (Faried hareketli ama beceriksiz, McGee atletik ama gerizekalı...), tek klasik uzunla oynadıklarında iyice çekilmez hale geliyor.

Tabii uzun savunmasında sorunlar yaşadıklarını söylüyorum ama şu an büyük çaplı bir takas yapmalarına gerek yok. Kadronun zirve yapması gereken tarihi iyi belirlemeliler (Kariyerinin sonuna gelmiş oyunculara sahip olmadıkları için acele etmelerine gerek yok.). NBA'de şampiyon olabilmek neredeyse imkansız. Zilyon tane faktörün bir araya gelmesi lazım; yetenek, kadro uyumu, sağlık, azim, match-up, şans... Haliyle %1'lik ihtimali bile kovalamak gerek. Fakat şampiyonluk şansı olmamasına rağmen yarım gömlek yukarı çıkmak için devasa takaslar yapan ve elindeki nüveyi de kaybeden onlarca takım biliyoruz.

Heat birkaç sene daha playoff'larda etkili olacak, Thunder kısa vadede Batı'ya hükmedecek (Daha sonra yan parçalar dağılacak, Durant&Westbrook 28-29 yaşlarındayken ikinci kez yapılanacaklar), Spurs son demleri yaşıyor, Lakers'ın orta vadeli planı yok... Böyle bir keşmekeşin içine girip değerli parçaları kaybetmektense (Chandler, Gallinari, Iguodala...) beklemeyi tercih edeceklerdir.

Westbrook vs Denver Halkı: Nuggets'tan devam. Ligin popüler masktolarından Rocky, mola esnasında orta sahadan şut deniyordu. Eğer basket olursa seyirciler peynir soslu cips kazanacaklardı. Fakat Westbrook serbest salınım halindeki bir düdük makarnası olduğu için topu blokladı.
Tribünler maç bitene dek Westbrook'u yuhalayacak, Ty Lawson maç sonunda şu yorumu yapacaktı: "Artık taraftar için bir villain var."

3 Video
-Noah çok acayip bi şey yapıyor. Hâlâ fiziken imkansız olduğunu düşünüyorum.
-CJ Watson son çeyrekte yaptığı flop'tan bahsederken "JJ Barea'ya bir doz Barea verdiğini" söylüyor.
-Şimdiki video NBA'den değil. Assist of the Year. (Kenardaki hakeme bakın, basketi veriyor)

True Hoop'ta geçen hafta eğlenceli bir yazı çıktı: Skorerler nerede? +20 sayı atana oyuncu sayısında 5 sene öncesine göre 1/3'lik azalma var. Takımların maç başı hücum sayısı, yıldızların aldıkları dakikalar, genel skor üretimi... Hepsi hafifçe azalmış ama fark çok büyük değil. Abbott'un aklına iki madde daha geliyor:
1. 2001'den itibaren alan savunmasına izin veriliyor. Fakat koçlar yeni savunma kalıplarını son senelerde daha iyi şekillendirmeye başladılar. Alan savunması yapmadan bile topun olduğu tarafa doğru yığılıp alanı kapayabiliyorlar. Hücumculara penetre edecek, pas verecek, rahat hareket edebilecek alan kalmıyor.
2. İlk maddeyle alakalı olarak serbest atış sayısında büyük düşüş var.
22 Ocak tarihli Potacast'te bu konunun muhabbeti geçti. Henüz dinlemediyseniz kaçırmayın.

Yazıhane'de bu hafta uzun uzun takım analizleri vardı: Takas dönemi öncesinde kime ne lazım? Okuyun, okutun.

Geleneksel All-Star Geyiği
Her sene aynı terane: Şunlar seçilmeliydi, bunlar niye var, halk oylaması olmasın, Allah koçların belasını versin... Yapacak bir şey yok, kontenjanın olduğu yerde böyle muhabbetlerden kaçmak mümkün değil. Milyonlarca insan NBA izliyor ve hepsi bazı oyunculara haddinden fazla sevgi veya nefret besliyor. Yüzlerce kriter (takım taraftarlığı, konferanslardaki oyuncu kalitesi, takım başarısı, aynı kadrodan seçilen oyuncu sayısı, şahsi husumet...) sebebiyle binlerce farklı liste yapıldığına şahit oluyoruz. Sakin olalım, ihtilal yapmaya gerek yok falan fistan ama gerçekten beyin damarlarımı terörize eden 3 isim var:

Stephen Curry: Ligin en iyi şutörlerinden biri, hem oyun kurucu hem de skorer olarak takımını taşıyor. Taşıdığı takım Vahşi Batı Konferansı'nda 5. sırada. MVP yarışında bile ismi ilk 10'da anılıyor. Yani? Yani 3 harf her şeyi özetliyor: A-M-K!

Marc Gasol: 13.5 sayı, 7.5 ribaunt, 3.5 asist, 2 blok, 1 top çalma... Seçilen Randolph ise 16 sayı, 13.5 ribauntla oynuyor. Yani Z-Bo'nun sayı ve ribaunt ortalamaları daha fazla olduğu için Grizzlies'de hücumun merkezi ve savunmanın çapası olan Marc Gasol yerine all-star'da oynayacak.
İstatistiklere kafam girsin.

Brook Lopez: Özellikle ribaunt rakamları pek etkileyici değil (7,5) ama Nets'in süper yıldız kontratına sahip iki kısa oyuncusu (JoJo & D-Will) sikimsonique bir sezon geçirirken en istikrarlı isim Lopez oldu.

Mega dengesiz JR Smith, rezalet savunmacı Crawford, OKC'de her geçen gün rolü büyüyen Ibaka, sezon başında George dökülürken istikrarlı katkı veren David West... Sayabileceğim pek çok oyuncu daha var. Ama hem seçilenlere haksızlık etmek istemediğim, hem de üşendiğim için konuyu kapıyorum.

Not: 4 sene önce Josh Smith hakkında şunları yazmışım. Pes ettim artık.
Bir Takım Notlar
-What the fuck is Michael Jordan Wearing?
-Grizzlies ilk 5 sıra korumalı draft hakkıyla beraber Wayne Ellington ve Marreese Speights'i Cavs'e gönderdi. Yalnızca ekstra vergilerden kurtulmak için yapılmış bir takas. Klasik problemleri devam ediyor, 3'lükçülere ve daha verimli hücuma ihtiyaçları var. Gay (hatta Z-Bo) merkezli takas dedikoduları devam ediyor.
-Kardeş blog'lardan birinde ara ara NBA gündeminden bahseden bi Dime serisi var. Yeni yazı görmeyince berserk moda giren (Canı sıkılınca "Neden daha çok yazmıyorsun oros..." diye comment atan arkadaş, senden bahsediyorum) okurlar için birebir.
-Rondo sezonu kapattı. Diz Tanrıları verdiği canı almasını da biliyor. Celtics ne yapar, Danny Ainge kimleri takas eder, Rondo ne zaman döner... Bilemiyorum, pek sevmesem bile şimdilik Rondo'ya üzülmekle meşgulüm.
-Harrison Barnes bu sezonun highlight makinesi oldu. Bu defa Ersan da kareye girmiş.
-Hardwood Paroxysm'de iki oyun kuruculu 5'ler için bir yazı çıktı: birinci bölüm, ikinci bölüm. Vaktiniz varsa okuyun.
-Lakers'ta iki maçtır Kobe bol bol asist yapıyor, savunmada biraz daha efor harcıyormuş gibi görünüyorlar ve hepsinden önemlisi kazanıyorlar. Yolun sonu ne olur bilemiyorum ama Gasol'un D'Antoni sistemine teknik olarak uymadığı aşikar. İlk 5 başlayacak mı, maç sonlarını oynayacak mı tartışmalarına girmeksizin istatistiklere sığınıyorum: 48 dakikaya oranladığımızda bu sezon Gasol PF pozisyonunda 13,5 sayı atıyor, C oynadığında 26 sayı. Savunmadaysa 4 numarayken rakiplere 16,5 sayı veriyor, center'a kaydığında yalnızca 12,5 sayı. (Evet, şampiyonluk yıllarında da Odom'la beraber oynayıp 5 numaraya geçtiğinde daha verimliydi. Adam center yani, yapacak bir şey yok.)
-Pelicans'ın logosu belli oldu.

3 Video
-Obama'nın inauguration töreninde, ABC'nin ünlü sunucularından biri (Stephanopoulos) Bill Russell'ı Morgan Freeman'la karıştırıyor.
-Yarı sahadan şut atarak 75.000 dolar kazanan bir seyirci ve LeBron. (Bunları biliyor muydunuz: Etkinliğe katılan seyircilerin neredeyse tamamı atletik olmayan, kilolu veya yaşlı insanlar arasından seçilir)
-Shane Battier'nin şöyle korkunç bir karaoke performansı vardı. Düzenlediği yardım gecesinde yıldız James Jones oldu.

Monday, January 21, 2013

81

Kobe'nin süpernovaya dönüşüp 81 sayıyla rakiplerini moleküllere ayırdığı efsanevî maç, tam 7 sene önce oynanmıştı. Oralarda bir yerlerde nostalji yapıp maçı yeniden seyretmek isteyen Lakers taraftarları varsa şöyle buyursun.

Jalen Rose da o gün sahadaydı. Tabii Raptors formasıyla. Geçen sene Grantland stüdyosundaki bir sohbette bu çılgın performanstan bahsedecek, o gün neler hissettiğini anlatacaktı.
     
"3 metrelik çembere smaç yapabilen bir adam, 2,5 metrelik potalarla oynayan çocukları nasıl domine eder bilirsin. İşte öyle bir şeydi."
Anatema böyle. Fakat öne çıkan başka satırbaşları da var. Sohbette röportör vazifesi üstlenen David Jacoby, "peki bu esnada neler söylüyordu" diye sorduğunda Rose'un muazzam cevabı geliyor: "Tek kelime bile etmedi."

Videonun en kritik ânıysa dönemin Raptors koçu Sam Mitchell'a ithaf edilmiş: "1-2-2 alan savunması yapıyorduk, evet, NBA'de; ve evet, Kobe Bryant'a karşı... Smush Parker'a mı pas verecekti?.. Maç sonuna doğru koça Kobe'yi en azından savunmada yormamız gerektiğini, o sırada beni savunduğu için post'a gideceğimi söyledim. O ise öylesine kızdı ki, beni oyundan aldı... Bazen koçlar takımlarına mesaj göndermek için böyle şeyler yaparlar... ama Kobe hepimize çok daha güçlü bir mesaj gönderdi."

Aslında Jalen'a bazı yerlerde katılıyor gibiyim ama ortada 81 sayılık korkunç bir felaket olduğu için Raptors cephesi hâlâ günah keçisi arıyor da olabilir. Mitchell da geçen seneki bir programda şöyle söylemişti mesela: "Bir oyuncunun 81 sayı atmasına nasıl mı izin verdim? Ayakkabılarımı soyunma odasında unutmuştum... yaklaşık 13 sene önce. Hem maçı uzun süre önde götürmüştük. Eğer bütün oyuncuları Kobe'nin üstüne yollasam, maçı kaybettiğimizde nasıl görünürdüm?"

Jalen Rose, tüm bunların, yalnızca Kobe'nin görkemli kariyerinde önemli bir an olduğunu, Luke Walton'dan 20 sayı yemek gibi utandırıcı bir vaka olmadığını söyleyerek muhabbeti bitiriyor.

81 sayılık maçla alakalı şöyle bir video daha var. Özetle Rose, 2000 Finalleri 2. maçın başında, şut atmakta olan Kobe'nin altına bilerek girmiş (Kobe bileğini burkup hem o maçın çoğunu, hem de bir sonraki maçı kaçıracaktı.). OOOHA! Finaller'de. Kaçırılan. İki. Maç. En sonunda Karma'nın olaya el attığını, 81 sayıyla kendisini cezalandırdığını söylüyor Jalen Rose.
İşte o anlar (1:30'a ilerleyiniz)
                                  
Hazır Kobe'den bahsetmişken hız kesmeksizin devam ediyorum. Geçen hafta klasik bir Kobe röportajı yayımlandı.

İlk göze çarpan pasaj şu: "İnsanlar footwork'umu yeni geliştirdiğimi sanıyor. Oysa benim her zaman çok iyi ayak fundamental'ım vardı. 10 sene önceki videolara bakın, bugün yaptığım tüm ayak hareketlerini o zamanlarda da sergiliyordum. Geçen yıllarda yalnızca cilalayıp, ideal hale getirdim. 8-9 yaşından beri footwork'un bana nasıl katkı sağlayacağıyla ilgileniyorum zaten." Aslında bu cümleler tamamen doğru. Blog müdavimleri, Shaq'in kitabından birkaç çeviri yaptığımı hatırlayacaklardır (Sağ frame'den ulaşmak mümkün.). Orada şöyle yazıyor:

  • "Kobe hepimizden daha çok çalışırdı. Saat 10:00'daki antrenmana bir saat erken giderdim nadiren. Kobe ise 7:00'den beri şut antrenmanı yapıyor olurdu. Bazen hareketleri top olmaksızın çalışırdı; driplingler, şutlar... ama ortada top bile yoktu. Yaptıklarını fazlasıyla tuhaf bulurdum ama bu antrenmanların onun gelişimine yardımcı olduğuna eminim."

Fakat Kobe yavaş yavaş uçmaya başlıyor. 6 yaşında turuncu kuşak sahibiyken karate dersinde kendinden birkaç yaş büyük ve siyah kuşak sahibi bir çocukla kavga etmesi istenmiş. Çok korkmuş. Çocuk bunu çok pis dövmüş. Fakat yediği dayağın sandığı kadar feci sonuçlar yaratmadığını görmüş. O günden beri gözü hiçbir şeyden korkmamış. ("Daha sonra Kamboçya'ya gittim, meditasyonla dövüş sanatlarını birleştirdim..." diye devam edecek sandım bi an)

Aslında Black Mamba nick'ini kendisi bulmamış, bir gün New York'ta böyle tezahürat yapmaya başlamışlar, oradan miras kalmış. (Fark etmez. Bence esas problem, nick'ten bahsederken Kill Bill'den etkilendiklerini söylememiş olmalarıydı. Kobe nihayet röportajda Kill Bill referansı veriyor ve 5 senelik tecahül-i arif tribine son veriyor)

Akabinde internet camiasını günlerdir meşgul eden meşhur 1'e 1 muhabbeti geliyor: "Gelmiş geçmiş en iyi 1'e 1 oyuncusu oyuncusu benim. Jordan'la 1'e 1 yapmak isterdim. LeBron muhteşem bir basketbolcu ama teke tekte dağıtırım, Durant daha zor olabilir. T-Mac'i vaktinde paramparça etmiştim. Almanya'da 3 maç yaptık, hepsini kazandım..."

T-Mac daha sonra twitter'da Kobe'yle hiç 1'e 1 maç yapmadığını, hatta beraber Almanya'ya bile gitmediğini söyleyecekti. Hangisi doğru söylüyor? Valla 5'e 5 olayıyla ilgilendiğim için pek umrumda değil. Fakat meşhur bir efsane var. Kobe, Lakers'a katılan her oyuncuyla 1'e 1 maç yaparmış. Hatta gönülsüz olanları, maç teklifini kabul edene dek antrenmanlarda bol bol aşağılamayı da ihmal etmezmiş.

Buradan röportajdaki başka bir kısma geçiyoruz:
-Seninle takım arkadaşı olmak zor mu?
-Hayır, bu muhabbet fazlasıyla abartılıyor.
---
Epilogue niyetine 81 sayılık maça geri dönüyorum. 2006 senesinde Kobe henüz lider kimliğiyle yüzük kazanmamış olduğu için çılgınca eleştiriler alıyordu (The Decision ile 2012 Finalleri arasında LeBron'u düşünün). Tüm bu eleştiri yağmuru 2006 MVP ödülünü kazanamamasına sebep olacaktı hatta. Maç sonrasında heyecanla yazılmış bir yazının Türkçe tercümesi şurada var. Okurken o günlere dair güzel ipuçları bulabilirsiniz.

Neyse ya, iki cümle yazmak için oturdum, yine destan moduna bağlayıp kafa skmeye başladım. The Macrophenomenal Pro Basketball Almanac'taki küçük bir şemayla post'a nokta koyuyorum.

Friday, January 11, 2013

Notlar: Spurs, Grizzlies, Sonics...

Kendimi bildim bileli %50 ergen - %50 mizantropik triplere girip ara ara medeniyetten uzaklaşmaya çalışıyorum; yürüyüşler, kamplar... Son senelerde dağcılıkla da ucundan kıyısından ilgilenmeye başladım. Gerçi ilgilendiğimi söylüyorum ama genel olarak sakatlanmak haricinde herhangi bir başarıya ulaşabilmiş değilim. 2010 yazında yaklaşık 9-10 metrelik yükseklikten düşüp üst gövde kemiklerimin yarısını kırmış, kırıklar ve çatlaklar yüzünden haftalarca yatalak kalmıştım. Geçen gün de benzer bir mesafeden düştüm.

Kış mevsimini getiren Kuzey Tanrıları'na (Burkut, Thor, Camgöz...) şükranlarımızı sunmak için Uludağ'da yürüyüş yapmaya karar verdik (Yalnızca yürüyüş. Karlı havada dağcılık olayına girecek kadar süper kahraman değilim.). Diz boyu karda yürürken insan nerede çukur olduğunu, nerede uçurumun başladığını fark edemiyor. Geçen gün de toprak diye bastığım yer boşluk çıkınca, karla kaplı kayalara çarpa çarpa metrelerce düştüm... ve burnum bile kanamadı. İçten içe kendimi ölümsüz hissediyorum ama önümüzdeki bir ay boyunca en büyük aksiyonum makarna suyu kaynatmak olacak.

Top-5: Geçirdiğim en büyük kazalar
5. Bebekken sobaya tutunarak ayağa kalkınca elim feci yanmıştı.
4. Bol taklalı araba kazasından sıyrık almadan kurtuldum.
3. Geçen sene KALDIRIMDAN DÜŞÜP ayağımı kırdım.
2. Geçen sene iki kere Wizards vs Bobcats maçı seyrettim.
1. Yukarıda bahsettiğim epik düşüş.

Spurs, dün akşam Lakers'ı devirirken playbook'taki muhteşem bir oyunu kullandı. İşin garibi aynı oyunu birkaç ay önce yine Lakers karşısında uyguladıklarına şahit olmuştuk (Şurada konuk yazarlık olayına girip kısa bir breakdown yaptım.). Aynı rakibe karşı üst üste aynı clutch oyunları pek kullanılmaz ama Popovich hafiften Lakers'la taşak geçiyor sanırım. Hazır Popovich demişken, geçen hafta Yazıhane'de Motion Offense-Weak hakkında uzunca bir analiz karaladım. Meraklıları kaçırmasın.

Spike Lee NBA için iki yeni reklam yaptı. İlki Bernard King'in 1984'te Nets'e 60 sayı attığı maça ithafen çekilmiş: All Hail The King! (Bernard King 1985'te, kariyerinin zirvesindeyken, 32.9 sayı ortalamayla oynarken sakatlanmış ve basketbol kariyeri mahvolmuştu. Fuck.) İkinci reklam ise bana sorarsanız haftanın en iyi videosu: The Disappearing Act
                       
Scott Skiles'ın görevine son verildi. Playoff'lara kalsalar bile (Mahalleden rastgele 4 kişi toplasam ben bile Doğu'da playoff adayı olabilirim) kısa vadede Bucks cephesinde köklü bir gelişme olması mümkün değil.

Monta Ellis %40'la isabet kaydetmesine rağmen maç başına 18 şut kullanıyor. Ekürisi Jennings ise %41'le 16.7 şut ortalamaları tutturmuş durumda. Defansta zorlanan, sürekli şut atan, takımı yönetmek bir yana hücum sürekliliğini sekteye uğratan bu iki guard'la Bucks'ın fazla ilerleyemeyeceği zaten belliydi. Her ikisinin de sezon sonunda serbest kalma ihtimalleri var (Ellis isterse kontratını 1 sene daha uzatabilir.). Bucks için yapılacak ciddi analizler, önümüzdeki sezondan itibaren şekillenecek.

Grizzlies, 3'lük atabilen ve hücum dengesini bozmayacak bir slasher karşılığında Rudy Gay'i takas etmek istiyor. Zach Lowe'ın Grantland'de yazdığı yazıyı takiben onlarca senaryoyla karşılaştık; Suns, Pacers, Bucks... Rudy Gay'e 3 sene için 53 milyon dolar  daha kazandıracak akıl almaz kontrat için söyleyecek fazla sözüm yok. Zaten yıllar önce Chris Wallace Rudy Gay ile anlaştığında şunları yazmışım:

Chris Wallace. Tarihin gördüğü en garip insanlardan biri. Gittiği her şampiyon takımı yok edebilecek kalibrede bir felaket. Geldiği yere ölüm getiren bir armada.

Marc Gasol'un beklenmedik gelişimi, Conley ve Tony Allen gibi oyuncuların muazzam basketbol aşkı, Z-Bo'nun gerizekalılıktan bilgeliğe terfi etmesi... Grizz bugünkü durumuna Chris Wallace'ın basketbol zekasıyla (Bitik Iverson, Kwame Brown, Hasheem Thabeet...) değil, Memphis halkının dualarıyla ulaşmış gibi görünüyor.

Bir takım videolar: Mavs, Shawn Marion ve Mario üstünden muhteşem bir video hazırlamış. Lütfen 1-800-Save-Gasol'u arayın ve Pau Gasol'u kurtarın. Ricky Rubio aynı anda hem kendi BACAKLARININ, hem de İKİ RAKİBİN ARASINDAN pas veriyor (Saygılar). Bir taraftar Kris Humphries'e dokunuyor ve dokunduğuna pişman oluyor

Sonics dönüyor! Maloof ailesi, Sacramento Kings'i 500 milyon $ karşılığında satacak gibi görünüyor. Alıcı belli: Seattle Group. Chris Hansen ve Steve Ballmer'ın başını çektiği grup, NBA'i Seattle'a geri götürme planları yapıyor. Sonics taraftarı olduğum için fazlasıyla sevinmiş olmama rağmen Sacramento seyircisine üzülmeden edemiyorum. Bu sene taraftar sayısı dibe vurdu ama New York, Boston, Philly gibi hâlâ kolonyal dönemin izlerin taşıyan Doğu yakası şehirlerindeki Avrupaî taraftarlara benziyorlardı.

Hazır Sonics demişken, Thunder'ın şu anki sahibine küfür etmeden geçmeyelim. 2005'te New Orleans'ı vuran Katrina kasırgasının ardından Hornets'in 1,5 seneliğine Oklahoma'ya gitmesinde büyük rol alan Clay Bennett, 2006'da Sonics'i satın almıştı. Satıştan 5 ay önce "Oklahoma'ya bir takım getirmek istiyoruz... Supersonics adaylardan biri" demiş; devir işleminden sonraysa takımı Seattle'da tutmak istediğini iddia etmişti. Takımın eski sahibi Schultz (Starbucks markasının arkasındaki en önemli adam), Bennett'in Sonics'i başka şehirlere taşımayacağına inandığını söylemiş, David Stern de bu sahte sadakatin borazancısı olmuştu. Hepimizin bildiği gibi 2 sene içinde takım Oklahoma'ya taşınacaktı.
Yapılan sözleşmeler ve açılan hukukî davalar neticesinde Thunder, Supersonics'in tarihini tam olarak üstlenemiyor. Kings'in müstakbel sahipleri, Sonics'in eski logosunu bile kullanabilecekler.
ps. Key Arena, Starbucks, Clay Bennett, David Stern, bilimum Sonics efsaneleri... Mevzu hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için Sonicsgate gibisi yok (İngilizce).

Rastgele Haberler:
-Nash 10.000 asist barajını aştı. Bu sene Magic Johnson ve Mark Jackson'ı geçerek 3. sıraya yerleşecek muhtemelen. Önünde yalnızca iki isim kalacak: Kidd (11.969) ve Stockton (15.806 - bu manyaklık zaten)
-Kobe Bryant NBA tarihinde en fazla saha içi (FG) şut kaçıran isim oldu.
-Melo ve Garnett kavganın ucundan döndü. Hatta Melo KG'ye "çıkışta kavga var olm" demiş ve gerçekten Celtics otobüsünün önünde Garnett'i beklemiş. Kendisini uzaklaştırmak isteyenlere de "bi dakka bırakın, bi şey konuşçam" diye efelenmiş. (İnanması zor ama yazdığım son iki cümlede en ufak bir espri ya da mübalağa yok)
-Seneler önce benzer bir olay yaşanmış. Stackhouse, maçta kendisine vuran Kirk Snyder'i maç çıkışında sıkıştırmış, yaklaşık 15-20 saniye içindeyse güvenlik görevlileri yetişip ikiliyi ayırmış. Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi için Grantland'deki şu nefis makaleye başvurunuz (İngilizce).
-Hardwood Paroxysm'de Amar'e ve korkunç savunması hakkında bir yazı çıktı (İngilizce). Vaktiniz varsa okuyun.
-Knicks cephesinde yılın t-shirt'i (Basketball Jones'ta gördüm)
-Udonis Haslem, yeni lakabının Django olmasını istiyormuş.
-Derrick Rose antrenmanlarda smaç yapmaya başlamış. Cümleten kutlu olsun.

Ha bi de Vorped deyu bir site var. Royce White için yaptıkları seyahat tablosuyla fark etmiştim. Sitede rastgele bir oyuncunun son 30 gündeki şutları için infografikler de var. Canım sıkıldıkça oynuyorum.