Tuesday, September 21, 2010

Ronster

Yaklaşık 200000 dolar değerinde bir Eagle Roadster alan Ron Artest, trafikte ilerlerken polis tarafından arabanın registiration süresi dolduğundan ötürü durdurulmuş. Hattâ bir iddiaya göre araba, Artest'in üstüne kaydedilmiş bile değil.

Saturday, July 31, 2010

Monday, July 26, 2010

WTF-2

Daha önce de aynı nidâ ile seslenmiştim: WHAT THE FUCK!

Chris Wallace, Rudy Gay'e 5 sene için 82 milyon dolar verdi.
Hawks cephesinde Rick Sund, Johnson'ı takımda tutmak adına 6 sene için 119 milyon dolar verdi.
John Hammond, Gooden+Salmons'a beş yıl için yaklaşık 80 milyon dolar verip(Gooden'a 32m$), geçtiğimiz sezon kazandığı Executive of the Year ödülünü murdar etti.
Mavericks, Haywood'a 6 sene için 55 milyon dolarlık kontrat sundu.
Bryan Colangelo, Amir Johnson'a 5 seneliğine 32 milyon dolar verdi.
ve tabiî ki David Kahn, Al Jefferson'ı gönderip Darko Milicic'e 20 milyon dolar verdi.

Steve Kerr, Shawn Marion ve Marcus Banks karşılığında Shaq' O'neal'ı takas ederek run&gun dönemine son vermiş, run&gun bozulduğundan beri ligin en güzel basketbol oynayan takımını sabote etmekle itham edilir olmuştu. Alvin Gentry'nin üstün performansı, Nash ve Hill gibi basketbolu bilen sahaiçi koçlar sayesinde yeniden Batı Finali'ne kalan Suns, Kerr'in GM kariyerine başarılı bir sayfa eklemişti. Pek beklemiyordum ama tekrar eski işine, televizyona dönme kararı almış. Önümüzdeki sezon TNT'de mukim. Yeni Phoenix Suns'tan bahsederken hem bu hamleyi, hem de yaza damga vuran bir başka abuk subuk kontratı unutmuşum. Sezon boyu hemen her maçta kendini çok fazla geliştirdiğini ispat eden Channing Frye, malûmunuz, play-off'larda duvara yapışmıştı; potaya onlarca tuğla atmış, Suns hücumunun en sık aksayan parçası olmuştu (Gerçi Lakers serisinin dördüncü maçında yüksek yüzdeyle14 sayı kaydetmişti ama genel performansı içler acısıydı). 6 yıl-20 milyon$ civarında bir kontratı bileğinin hakkıyla alacağını düşünürken, 5 senelik 30 milyon dolara takımda kalması beni şaşırttı. Nash ve Suns hayranı olmakla birlikte Hido, Warrick ve Frye ile ribaund sorunu yaşyabileceklerini düşünmeden edemiyorum.

Çok uzun zaman önce, çok uzak bir galakside all-star forvet mertebesine yükselen Jermaine O'Neal, Boston cephesine katılıp şampiyonluk mücadelesi verecek. Piyasaya düşmüş serbest rol oyuncuları arasındaki en yetenekli isimlerden biri olsa bile 2 sene için 11.5 milyon dolar alacağı haberini duyar duymaz şaşakaldım. Geçtiğimiz yıl telaşa kapılıp önce Rasheed'i getirmişler, ardından Eddie House ile Nate Robinson'ı takas etmişlerdi. Ben beğenmemiş ve normal sezon boyunca haklı çıktığımı iddia etmiştim ama play-off'larda gördük ki bir şekilde yararlı olabiliyorlar. Danny Ainge'in bu hamlesini de kahkahalarla karşılıyor ve dalga geçme hakkımı saklı tutuyorum. Son olarak Ray Allen da iki yıl için 20 milyon dolar aldı. Verilen para fazla görünse de Allen'ın Celtics kimyasında tuttuğu yer akla getirilmeli. Üstelik pek çok takımın şutör aradığı bir dönemde NBA tarihinin en büyük şutörlerinden birini bırakmak pek mantıklı değil. Ölümcül penetreleriyle tanınan ama gittiği takımlarda bir şekilde sorunlara bulaşan Iverson(future hall of famer) bugün çok daha düşük ücretle oynuyor olsa da 'iyi huylu şutör' profili her zaman işe yarıyor. Hem takımlar, kendi bünyelerinde efsaneleşmiş oyuncuları ödüllendirdikçe hak/hukuk denkleminde şiraze kaymıyor. Kontratın süresi iki sene olduğu için, pek eleştirmeden geçiyorum.

Raymond Felton, 2005 draft'inde üçüncü ve dördüncü sıralarda seçilen Deron Williams ve Chris Paul'ün ardından beşinci sıradan seçilmişti. Asla draft sınıfındaki diğer iki pg ölçüsünde performans gösteremediyse de yazın serbest piyasaya düşmüş onlarca yetenekli oyuncu arasındaki en iyi point-guard olduğunu söyleyebiliriz. Donnie Walsh'un önerdiği yıl başına 7 milyon dolar içeren kontrat ilk bakışta göz korkutsa da yalnızca iki sene sürecek olması, efsanevî Knicks kadrosu için yeni hesaplar yapıldığını düşündürüyor. Hatırlarsınız, birbuçuk yıl boyunca hem LeBron, hem de Bosh ile anlaşacaklarına dair zilyon tane teori üreten, bu teorileri güçlü medyasıyla cihana ilân eden New York halkı, Troika Miami karşısında hüsrana boğulmuştu. The Decision'ın ardından Spike Lee'nin yorumlarını duyduğumda, yeni dedikoduyu hatırladım; Carmelo bir sene sonra, Paul de iki sene sonra New York'a katılabilir, bu yıl takıma katılan Amar'e ile şampiyonluğa uzanabilirlermiş. Tüm ABD, hattâ Dünya nezdinde Knicks dalga konusu olmuşken, hâlâ böylesine yüksekten uçmak komik duruyor maalesef. Önce Felton'ın kontratıyla boğuşsunlar.

Tyrus Thomas, asla atletik özellikleri ölçüsünde bir oyuncu olamadığı gibi, kariyerinin sonuna dek eksik yönlerini geliştirebileceğine dair herhangi bir işaret de vermedi. Buna karşın Bobcats, Thomas'ı kadroda tutmak için beş seneliğine 40 milyon dolarlık bir kontrat koymuş ortaya. Rod Higgins'in bu hamlesi garip görünmekle beraber Larry Brown'ın fikri olmaksızın Bobcats kadrosu şekillendirmek pek mümkün değil. Thomas'ın gevşek oyun bilgisi, kurt hocanın tecrübesiyle minimum seviyelerde görünecektir belki ama inkâr etmemeliyiz ki, daha ucuza kapatmak mümkündü.

Thursday, July 22, 2010

WTF!

2010 Temmuz ayı boyunca öylesine önemli oyuncular serbest piyasaya düşmüştü ki, hemen tüm takımlar kadrolarını güçlendirme hevesine kapılmışlardı. Sanıyorum GM'ler de böylesine bir yazın ardından takımları daha güçsüz hâle gelirse başarısız sayılacakları korkusuyla saçm sapan hamleler ile geleceklerini yıktılar.

Chris Wallace'ın Rudy Gay'e 5 sene için 82 milyon dolar verdiğini yazmıştım. Süperyıldızların ve all-star'ların ardınan gelen iyi oyuncular sınıfındaki Gay, maksimum kontratı ile Grizzlies'in gelecekteki hareket kabiliyetini epey sınırlayacak. Rick Sund ise taraftarla arası bozulan Joe Johnson'ı takımda tutmak adına Hawks tarihinin en büyük sallapati salatalıklarından birine imza atarak 6 sene için 119 milyon dolarlık kontrat sundu. LeBron James, Dwyane Wade, Chris Bosh, Dirk Nowitzki, Paul Pierce, Carlos Boozer ve sair yıldızlar ilerleyen yıllarda daha düşük kontratla oynayacaklar meselâ. Önümüzdeki sene Al Harford'a yüklü bir teklif sunacakları ve JoJo'yu bu kontratla zinhar takas edemeyecekleri için şampiyonluk hayâlleri orta vadede suya düştü. Son Executive of the Year ödülünü kazanan John Hammond da çuvallayanlardan. John Salmons ve Drew Gooden'a beş seneliğine yaklaşık 80 milyon dolar teklif etti. Hele Gooden'a verilen 32 milyon dolar içimi acıttı resmen.

Bu üç büyük kontratın ardından 2006'da Executive of the Year seçilen Bryan Colangelo, Amir Johnson'a 5 sene için 32 milyon dolar teklif etti. Amir Johnson atletik olabilir, geçtiğimiz sezon kötü oynamamış da olabilir ama ligde Johnson'a 25 milyon bile teklif edecek başka bir takım olduğunu bile düşünmüyorum. Bosh ve Hido'nun gittiğini de düşünürsek Raptors lottery hedefler artık.


Tam bunların ardından yaz boyu daha absürd hamleler göremeyiz derken karanlık ormanların ardından David Kahn, ellerinde ölümcül bir kontratla geldi. Timberwolves kadrosundaki en iyi, en çok iş yapan oyuncu, Al Jefferson Utah yolunu tuttu. Sebep akıllara zarar: Darko Milicic'e dakika ve para ayırabilmek için! Yani 17.1 sayı, 9.3 ribaundla oynayan, ismi all-star oylamalarında geçen Al Jefferson, ne idüğü belirsiz, 6.7 sayı, 4.7 ribaund ortalamalarıyla oynayan Darko Milicic için feda edildi. Hem şut, hem de serbest atış yüzdelerinde Al Jefferson(0.498-0.680), Darko'ya(0.490-0.536) üstünlük sağlamış durumda üstelik. Boozer'ı kaybeden Jazz için hayırlısı oldu bence. Darko Milicic de 4 yıllık 20 milyon dolar kazanacak. Ayrıca Minnesota ekibi, geçtiğimiz sezon draft'ten üç point guard seçmiş, herkesi şaşırtmıştı. Flynn ve Rubio ile yeni Isiah-Dumars ikilisini yaratacaklarını söylediklerinde ben televizyonu kapatmıştım. Meğer David Kahn point guard meselesini kapatmamış. Luke Ridnour, 4 sene için 16 milyon dolara T-Wolf oldu. Kim kaç dakika oynayacak ben de merak etmeye başladım.

Crittenton ve Arenas'ın kavgasıyla başlayan süreç, Caron Butler, Antawn Jamison ile birlikte Brendan Haywood'u da sürgüne göndermişti. Haywood, Donnie Nelson'a dua etsin, 55 milyon dolara 6 yıllığına Dallas'ta kaldı. Bir başka süperyıldızın gelebileceği ihtimalini de göz önünde bulundurup vefa örneği gösteren Nowitzki'ye acıdım ben.

Son sorumu da NBA GM'lerine yöneltiyorum: Chris Wallace, John Hammond, David Kahn, Bryan Colangelo ve diğerleri; manyak mısınız?

Crazy Dance in San Francisco

                               

Wednesday, July 21, 2010

Taurus: Boozer

Bulls, LeBron için tüm imkânlarını kullanmaya karar vermişti bir kere. James, malûmunuz, şampiyonluk kazanabileceği bir takıma gitmek istiyordu. Cavs, seneler boyu James'in etrafında şampiyonluk kazanabilecek bir kadro oluşturmaya çalıştıysa da her anlamıyla zirveye oynayan bir takım kuramamışlardı. Bu sebeple hâli hazırda bir süperstar, en azından süperstar adayı ile yoluna devam eden takımlar, James'in daha fazla ilgisini çekiyordu. Bu sebeple Rose'un inanılmaz penetre kabiliyeti, geliştirmeye başladığı şut silâhı, son çeyreklerde artan heyecana kapılarak saçmalamaması, Bulls'un sezon boyu olduğu gibi 'Decision' için de en büyük kozu olacaktı.

Yaz çalışmaları kapsamında önce Kirk Hinrich gönderildi. Kirk Hinrich ve Ben Gordon seneler boyu takasta kullanılacak parçalar, tabiri caizse bütünleştirilecek bozuklar olarak lanse edilegelmiştir. Her ikisi de all-star kalibresinde sahip olsalar da takımdaki rolleri asla kesinleşemediği için gittikçe söndüler ve hiç uğruna Chicago'ya veda ettiler. Gordon Detroit'e gitmişti, Hinrich'in şimdiki durağı ise Washington. Bullets skandalı sonrası ellerinde patlayan Arenas, draft'in ilk sırasından gelen ve olgunlaşma evresine girecek John Wall ile birlikte ne yapacakları merak konusu.

Salary Cap'te biraz boşluk açtıktan sonra Chris Bosh, Amar'e Stoudemire yahut Carlos Boozer üçlüsünden biriyle anlaşmaya çalışacaklardı. Amar'e New York'a, Bosh Miami'ye gitme kararı aldılar. Chicago cephesine dönelim. Boozer, hücumda büyük katkı sağlayacaktır; ligin en iyi orta mesafe şutörlerinden biri, pick&roll oynayabilir, fazlasıyla güçlüdür. Fakat savunmadaki anormal başarısızlığını düşününce potaaltında sağlam duracak bir uzuna ihtiyaç duydukları âşikâr.


Kadroya yeni dahil ettikleri Ronnie Brewer, ucuz olmasından ötürü başarısız bir tercih olarak görünmese de acilen bir dış şutöre ihtiyaçları var. 3 sene için 12 milyon dolar kazanacak olan Brewer, geçtiğimiz sezon, salary cap problemi yüzünden Utah'ın elinden adeta bedavaya ayrılmış, Memphis'e gitmişti. Her ne kadar Kyle Korver'ı almış olsalar da Korver'ın kendi şutunu yaratabilen biri olmadığını biliyoruz. Ayrıca back-up niyetine C. J. Watson da Chicago'ya gitti. Bence küçük de olsa Warriors'ın kaybı. Bulls formasıyla düzgün bir altıncı adam olacak, mütevaliyen skor bulacaktır sanıyorum. Üstelik sene başına Brewer'dan 1 milyon dolar daha az kazanacak, yani 3 senelik 9 milyon dolar.

En önemlisi Boozer beş sene için yalnızca 80 milyon dolara imza attı. Hemen her yerde bu nispeten küçük kontratın James'in geleceğini müjdelediği anlatılıyordu ama kısmet değilmiş. Joe Johnson'ın 119 milyon dolara sözleşme yenliediği akla getirilirse ne büyük başarı elde ettikleri ortaya çıkacaktır. Gerçi LeBron Heat oyncusu olduktan sonra salary cap'in kalan kısmıyla ne yapacakları meçhûl.

Gooden Gelmiş, Cefa Getirmiş

Hatırlayacağınız gibi Pistons kısa süre önce ebedi aleme intikal etmişti. Bucks'ın GM'i John Hammond işi ustasından, Dumars'tan öğrenmiş, uzun süre Dumars'ın asistanlığı görevini yürütmüş bir isim. Gördük ki boynuz kulağı geçmiş. Drew Gooden ve John Salmons, John Hammond'ın dahiyane hamlesiyle beş seneliğine yaklaşık 80 milyon $ karşılığında Bucks çatısı altında kaldılar. Aslında tıpkı Dumars gibi Hammond da yaptığı kötü hamlelerin yanında başarılı seçimleriyle de anılır. Mesela Villanueva'nın gidişiyle takımın dibe vuracağını düşünenler, hem draft'in onuncu sırasından gelen Brandon Jennings, hem de Carlos Delfino ve Ersan İlyasova gibi etkisi büyük rol oyuncularıyla konferans beşinciliğine yükselen Bucks'ın menajeri, Yılın GM'i ödülüne layık görülmüştü.

Salmons için çok fazla şey söyleyemeyeceğim. Play-off'larda bile gördük ki, takıma az buçuk ivme kazanadırabiyor ve başka takımlar da mevzuubahis ivmeyi yakalayabilmek için para dökebilirlerdi (Hatta Chris Wallacevari GM'lerin max kontrat sunmaları dahi mümkün). Fakat geçtiğimiz senelerde hiçbir şey yapmayan Drew Gooden'a beş seneliğine 32 milyon dolar vermenin nasıl bir açıklaması olabilir? Sistem uğruna Gooden tipi bir oyuncuya muhtaçsanız (böyle bir sistemin başarıya ulaşması imkansız gerçi), fazladan para vermek normal karşılanabilir ama potaaltını borderline Bogut ve Gooden'a emanet edip topu Jennings'in eline veren GM'e Tanrılar akıl/fikir bahşetsin.


Bu arada Hammond, yaptığı hamlenin başarılı kabul edilmesi gerektiğini savunurken iyice uçmuş: "I can guarantee you, Drew Gooden had options. And the fact that he wants to be here I think is very, very important to us."

JoJo: 119.000.000 $ Baby

Play-off'larda bir kez daha gördük ki, konferans yarıfinalinden öteye gidemeyecek bir kadroya sahip Hawks. 2010 yazı, Hawks'un pek çok kaliteli serbest oyuncuyla temasa geçeceği bir dönem olacak sanıyordum. Belki Johnson yerine piyasanın 'baba' isimleriyle anlaşma yoluna gidebilirlerdi. Tabiî Johnson'a önerilecek makûl bir kontratın yanına güçlü rol oyuncuları ekleme ihtimâlleri de yok değildi ama play-off süresince Atlanta taraftarıyla JoJo'nun arası epeyce açılmış(malûm, Magic serisinde %30 ile şut atmıştı), hattâ Johnson açık açık başka şehirleri düşündüğünü belli etmişti.

Beklentilerimin aksine takım yönetimi Joe Johnson'ı alenen franchise player ilân etti: 119 milyon dolarlık bir kontrat. Hayatımda karşılaştığım en kolaycı çözümlerden biri bu; Hawks sürekli play-off mücadelesinde olacak, hattâ ilk turu geçecek ama asla daha ileriye gidemeyecek. Hep başarılı görünmelerine karşın başarı/score'dan uzak kalmaya mahkûmlar artık.

cCc Chris Wallace cCc

Chris Wallace. Tarihin gördüğü en başarısız menajerlerden biri. Gittiği herhangi bir şampiyon takımı yok edebilecek kalibrede bir armada. Geldiği yere ölüm getiren bir marka. Chris Wallace. Hatırlarsınız, geçtiğimiz senelerde konratının yükünden kurtulmak adına Gasol'ü bedavaya Lakers'a göndermiş, Lakers bu hamlenin ardından üç kez üstüste final oynamıştı.
Şu sıralar Rudy Gay'e önerdiği beş yıl için 82 milyon dolarlık (nerdeyse Wade kadar) teklifle adını unutulmazlar arasına sokmayı başardı. Diğer takımların Gay'e senelik yirmi milyona varabilecek bir kontrat önermelerinden korkmuş Wallace; oysa Gay'e maksimum kontrat önerecek başka bir takım yok. Bir balon (bildiğin balon) kadar basketbol oynayabilen Hasheem Thabeet ile birlikte bir yastıkta kocarlar umarım.

Friday, July 2, 2010

The Decision

Dear Cleveland,

All Of Northeast Ohio and Cleveland Cavaliers Supporters Wherever You May Be Tonight;
As you now know, our former hero, who grew up in the very region that he deserted this evening, is no longer a Cleveland Cavalier.
This was announced with a several day, narcissistic, self-promotional build-up culminating with a national TV special of his "decision" unlike anything ever "witnessed" in the history of sports and probably the history of entertainment.
Clearly, this is bitterly disappointing to all of us.
The good news is that the ownership team and the rest of the hard-working, loyal, and driven staff over here at your hometown Cavaliers have not betrayed you nor NEVER will betray you.
There is so much more to tell you about the events of the recent past and our more than exciting future. Over the next several days and weeks, we will be communicating much of that to you.
You simply don't deserve this kind of cowardly betrayal.
You have given so much and deserve so much more.
In the meantime, I want to make one statement to you tonight:
"I PERSONALLY GUARANTEE THAT THE CLEVELAND CAVALIERS WILL WIN AN NBA CHAMPIONSHIP BEFORE THE SELF-TITLED FORMER 'KING' WINS ONE"
You can take it to the bank.
If you thought we were motivated before tonight to bring the hardware to Cleveland, I can tell you that this shameful display of selfishness and betrayal by one of our very own has shifted our "motivation" to previously unknown and previously never experienced levels.
Some people think they should go to heaven but NOT have to die to get there.
Sorry, but that's simply not how it works.
This shocking act of disloyalty from our home grown "chosen one" sends the exact opposite lesson of what we would want our children to learn. And "who" we would want them to grow-up to become.
But the good news is that this heartless and callous action can only serve as the antidote to the so-called "curse" on Cleveland, Ohio.
The self-declared former "King" will be taking the "curse" with him down south. And until he does "right" by Cleveland and Ohio, James (and the town where he plays) will unfortunately own this dreaded spell and bad karma.
Just watch.
Sleep well, Cleveland.
Tomorrow is a new and much brighter day....
I PROMISE you that our energy, focus, capital, knowledge and experience will be directed at one thing and one thing only:
DELIVERING YOU the championship you have long deserved and is long overdue....
Dan Gilbert
Majority Owner
Cleveland Cavaliers

Sunday, June 20, 2010

Long Live Artest


Unutmadan, maç biter bitmez yaptığı daha da garip bir röportajı var. Doktorundan ve attığı üçlükten bahsederken birdenbire single'ının çıktığını anlattı.

2010 NBA World Champions (Özet Geçiyorum)

Konferans Finallerinde her iki seri de müstakbel finalistlerin lehine 2-0 olunca Rivalries Never Die demiştim. Perşembenin geleceği çarşambadan belliymiş nitekim.


İlk maç Lakers'ın iki yıldızı çok iyi oynadı. Gasol 23 sayı ve 14 ribaund, Kobe 30 sayı: 102-89; 1-0
İkinci maç Ray Allen sekiz üçlük isabetiyle finaller üçlük rekorunu kırdı ve Celtics evsahibi avantajını eline geçirdi: 103-94; 1-1
Üçüncü maç tüm hücumlar kilitlendiğinde Derek Fisher özellikle son çeyrekteki sayılarıyla Lakers'a evsahibi avantajını geri getirdi: 91-84; 2-1
Dördüncü maç Davis ve Robinson(Shrek&Donkey) alâkasız biçimde maçın sürükleyicileri oldular. Özellikle Davis coştu: 96-89; 2-2
Beşinci maç Kobe bir ara kafayı yiyip üst üste 20 sayı attı. Fakat %50 ile 27 sayı atan Pierce ve ekibi maçı bırakmadı: 92-86; 2-3
Altıncı maç Lakers takım hâlinde inanılmaz oynadı. Özellikle bench katkısını unutmamak gerek: 89-67; 3-3
Yedinci maç son beş yılın en sert maçlarından biriydi muhtemelen. Son çeyrekte hakemler fazlaca faul düdüğü öttürdüyse de ilk üç çeyrek herkes ölümüne mücadele etti. Tüm hücumlar kilitlendi. Ron Artest 20 sayıyla öne çıktı, Kobe %25 ile hücum ettiği maçın sonuna doğru serbest atış çizgisine gidip sayılar buldu, Gasol son anlarda çok kritik ribaund-blok-sayı kaydetti: 83-79; 4-3
Lakers vs Celtics rekabetinin 2000'lerdeki ayağı 1-1 eşitlikle sona ermiş gibi görünüyor. Şu an için.

Ray Ray x8

Ray Allen final serisinin ikinci maçında sekiz üçlük atarak daha önceden Michael Jordan'a ait olan 'finaller serisinde en fazla üçlük atma rekoru'nu geliştirdi.



Hazır Ray Allen'ın geliştirdiği rekordan bahsetmişim, Jordan'ın performansını da eklemeden geçmeyeyim. 1992 finallerinin ilk maçı. Jordan ilk yarıda 6 üçlük isabeti buluyor ve 35 sayıya ulaşıyor. Zaten maçı 39 sayı ile bitirecek, seri sonunda ikinci yüzüğünü kazanacaktı.


Ray Allen, onsekiz sene sonra ilk yarıda attığı yedi üçlük ile bu rekoru da kırdı.

Pierce vs Artest

Lakers-Celtics serisinin ilk maçı başlar başlamaz serinin nasıl geçeceğine dair önemli bir ipucu bulduk. Artest ve Pierce birbirine girdi:


Bu ikilinin mazisi çok daha eskilere dayanıyor. Artest zamanında Pierce'ın şortunu indirmişti. Artest Pierce'a hakemler kendilerine bakmazken tokat atmıştı. Pierce Artest'i son gücüyle itmişti... Daha bu sezon TD Garden'da oynanan maçta hava atışından önce(yuh!) şöyle bir itişme yaşanmıştı:


Bir elimde patates, bir elimde bira, oturup bu deathmatch'i izliyorum.

Saturday, June 19, 2010

Queensbridge



Suns seriyi 2-0'dan 2-2'ye getirince, "Andrew Bynum'ı dinlendirelim, ne de olsa bu seri bitti" diyenlerin kafası iyice allak bullak olmuştu. Beşinci maçtaki Suns'ın süper performansı Artest'in son saniye basketiyle anlamsızlaştı. Maç sonu röportajında bir kez daha gördük ki, Artest klasik Artest.

Friday, May 14, 2010

Unutma, Unutturma


Video Lakers-Jazz serisinde oynanan son maçtan. Kobe'nin babası JellyBean ile röportaj yapılıyor. Joe JellyBean, Thunder serisinin 5. maçında Stappless Center'a gelmiş, play-off'lara yavaş  başlayan Kobe, sonunda iyi bir maç çıkarmıştı. Zaten Kobe o günden beri yavaşlamadı. Önüne çıkan herkesi ve her şeyi parçalayan bir makineye benziyor. Rotasyonda Farmar, Vujacic, Walton, Powell gibi oyuncuların bulunduğu bir takımı şampiyonluğun en büyük favorisi hâline getiren kişi elbette Phil Jackson. Fakat iyice olgunlaşan, takım geri düşse bile bakışlarıyla soğukkanlılığını maça kabul ettiren bir oyuncuya dönüştü Kobe.



Neyse, geçtiğimiz günlerde Kobe'nin Ruven Afanador yönetmenliğinde çektirdiği bazı fotoğraflar yayımlandı. Eheh. O günden beri rakip takım taraftarları alay ediyor, ben de kendimce taşak geçiyorum. Mesela Jazz taraftarlarının azımsanamayacak kısmı ellerinde bu fotoğraflarla Delta Center'a gelmişler. JellyBean ile yapılan röportajda görülüyor zaten.

Eyvallah, ilk resimdeki karakter rahatlıkla bir çizgiromanın anti-hero'su fln olabilir. Ama şu ak çarşaflı resim nedir abi? Bundan sonra Kobe 50 şampiyonluk bile kazansa bu resimler baki kalacak. Ve ben son nefesimde seninle dalga geçiyor olacağım Mr. Bryant. Siz de  çağrıma kulak verin ve bu fotoğrafları asla unutmayın, asla unutturmayın!






New-York-Knicks!

Celtics-Cavs eşleşmesinin sonunda Garden'ı dolduran taraftarlar, Bill Simmons'ın tavsiyesine uyarak, serbest atış çizgisine geldiğinde LeBron'u yolcu ettiler: New-York-Knicks!

Good Old Shaq'

Shaq' beşinci şampiyonluk yüzüğünü kazanabilecek mi? En azından bu sene için (ne de olsa önümüzdeki sezon da oynayacak) pek mümkün görünmüyor. Yine de Sports Illustrated kırışmaya başlamış yüzünü daha da yaşlı hâle getirerek kendisine ve büyüklüğüne selâm çakmış.

CSI: Gasol

Cyclops



Suns dokuz sayı öndeyken Duncan'ın dirsek darbesiyle Nash'in kaşı açıldı. Spurs farkı 1 sayıya indirdiğinde tekrar oyuna girdi ve son çeyrekte 10 sayı 5 asistlik bir performans sergileyerek Suns'ı galibiyete taşıdı. Run&gun'a geri döndüklerinden ötürü sezon boyu verimli olacaklarını tahmin etmiştik ama play-off'larda Spurs'e karşı ne yapacakları merak konusuydu. Nash, merakımızı dindirdi. Lakers'ın işi zor olacak.

Sunday, May 9, 2010

Ginobili'nin Burnu, Eşek Burnu

Spurs-Mavs serisinde durum 1-1 ike Nowitzki'nin dirseğine takılan Ginobili'nin burnu kırıldı. Tabiî Ginobili bunu pek önemsemedi ve Spurs'ün, Mavs'i elemesinde başrolü üstlendi. Bu arada, hâlâ Everybody loves Manu yazmamışım blog'a; eksik kalmasın.

Tragic?

Geçtiğimiz sezon %39 ile 4.5 sayı ortalaması tutturan Goran Dragic için Suns taraftarları Tragic demeyi uygun bulmuşlardı. Bu sezon %45 ile 7.9 sayı atıyor, hem de Nash bench'e yollandığında olgun tavrıyla beğeni topluyordu. Aynı performansı play-off'lara taşımayı da başardı. Konferans finallerinde Fisher'a karşı peformans çizgisini daha da yükseltebilecek mi, göreceğiz.

Aşağıya, Suns-Spurs serisinin üçüncü maçında 13'te 10 isabetle kaydettiği 23 sayının görüntülerini yerleştiriyorum.


Tuesday, May 4, 2010

2010: Gone Fishin'

Play-off macerasında ilk tur maçları sona erdi. Saha avantajına sahip ekipler arasında yalnızca Nuggets ve Mavs elendi. En sıkıcı seri Magic'in Bobcats'i süpürmesiyle sona erdi. Her ne kadar Bucks üç maç kazanmış olsa dahi Hawks'ın anlamsız oyunu sebebiyle en bunaltıcı maçlardan bazıları bu seride yaşandı. Westbrook'un aksine Durant büyük hayâl kırıklığı yarattı. Blazers cephesinde birinin öleceğini düşünmeye başlamıştım; ucuz kurtuldular bence. Nowitzki Mavs formasıyla son kez sahalardaydı. Gördük ki, George Karl benzeri sert koçlar olmadan Smith-Andersen-Martin-Anthony-... gibi oyuncularla kurulu bir kadro playoff'ta tümden dağılabiliyormuş. Neyse, bakın kimler balığa çıkmış:







Cavs: 4 - Bulls: 1
Magic: 4 - Bobcats: 0
Hawks: 4 - Bucks: 3
Celtics: 4 - Heat: 1

Lakers: 4 - Thunder: 2
Spurs: 4 - Mavs: 2
Suns: 4 - Blazers: 2
Jazz: 4 - Nuggets: 2

38'lik Şahane

Where Win or Go Home Happens

MVP: LeBron James



29.7 sayı, 7.3 ribaund, 8.5 asist. Oy kullanan 123 kişinin 116'sı LeBron'u birinci sıraya koymuş. Mevcut fiziksel özellikleri sayesinde zaten gezegendeki en etkili oyuncu şu an. Eğer üç yüzük takarsa, 'gelmiş geçmiş en iyi beş' anketlerinde Larry Bird'ü zorlar.

LeBron James - 1205
Kevin Durant - 609
Kobe Bryant - 599
Dwight Howard - 478
Dwyane Wade - 119
Carmelo Anthony - 65
Dirk Nowitzki - 55
Steve Nash - 49
Deron Williams - 7
Amare Stoudemire - 5
Manu Ginobili - 3
Chris Bosh - 1
Joe Johnson - 1
Stephen Jackson - 1
Chauncey Billups - 1

Sunday, May 2, 2010

Roy Döndü!

Brandon Roy dizinden geçirdiği ameliyattan sekiz gün sonra parkelere döndü! Normal şartlarda iki hafta boyu evinde oturması gerekiyordu. Pek çok oyuncuyu aylarca yataklara düşürecek sakatlığı atlatmak büyük mesele. Üstelik Roy da sakatlıkları çabuk atlatabilen biri değildir. Sadakat, hırs, soğukkanlılık, liderlik, closer potansiyeliyle belki "NBA'in en büyüğü" olmayabilirsiniz ama franchise efsanesi olmanız işten bile değil. Bu anlamda kendisini Paul Pierce'a benzetiyordum. Şu play-off hikâyesiyle hayran kalmadım değil.

Aşağıdaki videoda Roy'un dördüncü maçta oyuna girdiği ânı görebilirsiniz. Suns karşısında yaklaşık on sayı geride olan Trail-Blazers, Roy ısınmaya başladığı anda büyük bir seri yakalıyor ve öne geçiyor. Roy yalnızca 10 sayı atmışsa da maçın kazanılmasında en önemli faktör desek, yanlış olmaz.

Marquette'in En İyi Oyuncusu

Wade 46 sayı attı. Üstelik yedide beş 3'lük isabeti kaydetti. 3'lükleriyle anmadığımız Dwayne Wade (Normal sezonda maç başına yaklaşık bir adet 3'lük isabeti buluyordu), tam anlamıyla yanmaktaydı. Doc Rivers da hem esprili, hem de mütevazı bir üslûpla okuldaşını övmeyi ihmâl etmemiş.

Seri 4-1 bitti. Celtics sene başından beri ilk kez sağlıklı göründü açıkçası. Sonraki turda Cavs'e kan kusturacaklardır. Heat ise seneye ikinci süperyıldız ile anlaşmaya çalışacak.

just singin'


Evet, Jerry Stackhouse daha önce de Mavs formasıyla Star Spangled Baner'ı söylemişti. Bu defa Hawks serisinin altıncı maçında şarkı söyleme kabiliyetini gösterdi. Dallas'ta sunduğu performansın daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Ordinary Sink

Monday, April 26, 2010

Haftanın Sözleri

Mayıs 2012
"Böyle saçma isim mi olur? Çocuğunuzun adını Ben koyun, belki de Jerry."
Charles Barkley, Kawhi Leonard hakkında

"Bizim yapacaklarımızı bizden daha iyi biliyorlar." 
Al Jefferson, Spurs hakkında 

"Normal sezonda basketbolun zirvesine çıktık. Normal sezonu birinci bitirdik. Önemli olan tek şey bu." 
Carlos Boozer, playoff'lardan elendikten sonra 

"Celtics yaşlı."
Michael Gearon jr

"Bir daha ağzını açacağı zaman, neden bahsettiği hakkında fikri olsun."

Kevin Garnett, Michael Gearon jr hakkında

"Çok fark etmez. Herhangi bir takımda oynayabilirim."
Andrew Bynum, kontratının uzatılıp uzatılmayacağı sorulduğunda

"Geçen seneden ne fark mı var? Sanki iki tane Rose ile uğraşır gibiydik bu defa. Üstelik her iki Rose da daha iriydi." 
Frank Vogel, LeBron&Wade hakkında 

"Koçun kovulmasıyla bir alakam yok." 
Dwight Howard, SVG kovulduktan sonra 


Haziran 2012 
"Tim Duncan zeki."
Kendrick Perkins, 'Bynum ve Duncan'ı savunmak arasında ne fark var' sorusuna cevaben

"Dürüst olmak gerekirse, Rondo'yu nasıl savunacağımızı bilmiyorum."
Erik Spoelstra

"Hakemlere ağlayıp sızlanıyorlar." 
Rajon Rondo, Heat hakkında 

"Kobe'yi bekliyor olacağım." 
Anthony Davis, Kobe'yi durdurmak istediğini söylerken 

"Verecek başka bir şeyimiz kalmadı." 
Doc Rivers

"LeBron'la çok gurur duyuyorum."
Metta World Peace

"2.10'luk ben gibi oynuyor."
Kobe Bryant, Kevin Durant hakkında

"Rio takımdaki en iyi oyuncu olduğunu düşünüyor. Bu onun hem eşsiz yeteneği, hem de laneti."
Dwyane Wade

"Eşini hâlâ dövüyor musun?"
David Stern, draft'te hile olup olmadığını soran radyocuya

"Şampiyonluğu kazandığımda ağlayacağımı düşünürdüm her zaman."
LeBron James

"Sana ağlayamayacak kadar heyecanlı olacağını söylemiştim."
Dwyane Wade, LeBron'a

"Kariyerim boyunca başıma gelen en iyi şey, geçen sene Finaller'de mağlup olmamızdı."
LeBron James


Kasım 2012
"Brian Scalabrine rolünü kabul ediyorum."
Rasheed Wallace, maç sonunda tribünlerden gelen tezahüratı değerlendiriyor

"Phoenix senelerce pek çok maç kazandı. Peki Mayıs'ta ne yapabildiler?"
Mike Brown, Nash'e pick&roll oynatmadığı yönündeki eleştirilere cevaben

"Mike Brown'la hiçbir sorunumuz yok."
Jim Buss, Brown kovulmadan bir gün önce

"Phil tüm spor tarihindeki en büyük koç."
Kobe Bryant, Lakers D'Antoni ile anlaşmadan bir gün önce

"2 gündür tweet atmamamın sebebi, Phil göreve getirilmediği için yas tutuyor olmam."
Magic Johnson

"Yeni bir evren geliyor. Evrenlerimize hükmedecek. Evrenler birleşecek."
Metta World Peace

"Bowling oynarken bu oluyorsa, smaç yaparken ne olacak?"
Andrew Bynum, bowling oynarken dizini sakatladıktan sonra

"Spurs'un yaptığı kabul edilemez. Azımsanmayacak cezalar gelecek."
David Stern

Landry'nin Dişleri

Antrenman sırasında Mutombo'nun istemdışı müdahalesi sebebiyle Landry'nin bir dişi kırılmıştı. 2008 playoff'larında Boozer'ın kolununn şiddetiyle aynı dişi yine kırılmış ve ameliyat masasına yatmak zorunda kalmıştı Landry. Aşağıdaki videoda Boozer'ın kolunun ne kadar ağır olduğu anlaşılıyor:


2009 aralık ayında Dallas ile maç yaptılar ve Nowitzki'nin dirseği Landry'nin ağzına çarptı. Bu defa Landry'nin tam üç dişi kırıldı.

J-Rich: 2 - Trail-Blazers: 1

Richardson, NBA'in en istikrarsız oyuncularından biri. Zaten atletik özelliklerinin yanına istikrarlı sayı potansiyelini eklemiş olsaydı, çoktan all-star maçında görmüş olurduk.


Serinin ikinci maçı 20 nisan'da oynandı. Richardson, 16'da 11'le 29 sayı attı. Özellikle maçın belli bölümlerinde değil, tümünde konsantre gözükmesi en büyük artı.
22 nisan'daki üçüncü randevuda ise 19'da 13 isabetle tam 42 sayı attı. Ayrıca iki maçta aldığı ribaund sayısı 14. Bu oyununu sürdürürse ilk maçta sürpriz biçimde yenilmiş olsalar da zayıf Portland'ı rahat geçeceklerdir.

Aynı zamanda Grant Hill'in oyunu da parmak ısırtıyor. Play-off'lar öncesi Suns hakkında yazdığım yazıda Phoenix yönetiminin Tuscon şamanlarıyla irtibata geçtiklerine dair latifeler yapıldığından bahsetmiştim. Defansta umduğumdan çok daha dirençli duruyor Hill. Özellikle hücumda mümkün olduğunca hareketli bir üslûpla oynuyor, önü boşaldığında smaca kalkıyor, pick and roll'ün iki ucunu da başarıyla sahneliyor. Hayranlık duymamak elde değil.

Örnğin ikinci maçta, oyunda kaldığı 25 dakika'da 11'de 10 isabetle 20 sayı buldu ve 8 ribaund aldı.

Friday, April 23, 2010

Bu Serpûşun Adına Havlu Denir

Mehmet sakatlandı

Mehmet Okur, sezon boyu korkunç oynamış, uzun süre boyu hiçbir maçta başarılı, yani kendi standartlarında performans sergileyememişti. All-Star arasının ardından yavaş yavaş kıpırdanmaya başlayan Memo, son bir ay içinde, all-star seçilmesini sağlayan istatistik kâğıdına ulaşmış, double-double yapmadan maç bitirmez olmuştu.

Kirilenko'nun hem sakatlık, hem de formsuzluk ile boğuştuğu şu aylarda, Jazz'in Memo'ya muhtaç kaldığını söylemeye bile gerek yok. Normal sezonun son maçında Suns'a karşı aldıkları ağır mağlubiyetin ardından Nuggets serisinin zorlu geçeseği belliydi çünkü. Serinin daha ilk maçında Mehmet aşil tendonundan sakatlandı. Zaten tam olarak üstünden atamadığı sakatlığa rağmen oynuyordu.

Sakatlığı sebebiyle playoff'lar bir yana, Dünya Şampiyonası'nda bile oynayamayacak. Tam form tutmuşken böylesi talihsizliğe maruz kalmak pek acı olsa gerek.


Yukarıdaki videonun yirmibeşincei saniyesinden itibaren sakatlık ânı görülebiliyor.

Batı Konferansı



Lakers vs Thunder

Phil Jackson seri başlamadan evvel hakemleri işlemeye, basketbol camiasının teneffüs ettiği atmosferi lehine çevirmek için medya önünde yeni bir algı biçimi yaratmata başladı. İkili mücadelelerde Kevin Durant'in hakemlerden çok sayıda faul düdüğü çıkardığını iddia etti meselâ. Elbette ki süperyıldızlar diğer oyunculara kıyasla daha rahat faul çizgisine giderler; Bryant, James, Wade, Anthony, Durant... Klasik Jackson oyunları. Nasıl Kobe trash talk konusunda becerikliyse, Jackson da -Riley gibi- böylesi iğnelemelerin en büyük üstadlarından. Jackson cephesinde değişen pek bir şey yok ama genel anlamıyla şampiyon cephesinde büyük sorunlar mevcut. Öncelikle Kobe Bryant sağlıklı değil. Kendi ekseni etrafında dönemekte zorlanan, ilk adımı yavaşlamış bir Kobe, hücumu tek başına sürüklemeye çalıştığı ölçüde takıma zarar verecektir. Tüm sezonun yorgunluğu çıkmış gibi görünüyor. Onca sakatlığa rağmen oynamaya devam etmek isteyebilir ama antrenörlerin playoff'ları düşününerek onu dindlendirmeleri gerekirdi. Bir şekilde kendini toparlasa bile Fisher'ın hiçbir hızlı guard'ı savunamaması, bench'in inanılmaz ölçüde formsuz olması Lakers'ın önündeki diğer problemler. Walton sakatlıktan yeni çıktı, Vujacic Şarapova ile gönül eğlendiriyor, Farmar aynı Farmar, Mbenga, Powell... Eğer Lakers pota altındaki iki kuleyi kullanmazsa -şimdi olmasa bile, sonraki turlarda- zorlanacaktır.

Gelelim Oklahoma City cephesine. Durant, Westbrook, Green gibi hem genç hem de yumuşakbaşlı oyuncular üstüne kurulu bu takım, Scott Brooks'un 'ağabeyliğinde' kenetlendi ve geçtiğimiz sezona oranla büyük gelişim kaydederek playoff'lara sekizinci sıradan katılma hakkı kazandı. Westbrook, tüm seri boyunca maden bulmuşçasına Fisher'ı geçip potaya yönelecektir. Her ne kadar Durant serinin sayı kralı olacaksa da Westbrook'un pek aşğı kalacağını zannetmiyorum. Seri sonunda elbette ki Lakers sonraki tura yükselen taraf olacak ama Thunder seneye çok daha dişli bir rakip olarak dönecektir.

Trail-Blazers vs Suns

Portland sezon boyunca üstüne çöken lanetten kurtulamadı. Onlar için tek kurtuş umudu büyücülerde artık. Sezon boyu süren sakatlıklardan uzun uzun bahsedeceğim bir post yazacağım yakında. Bu sebeple en önemli hücum silahlarının Aldridge olduğunu yazıp geçiyorum şimdilik.

Phoenix, Potland'ın tam aksine yaşlı ve sakat oyuncuların tekrar basketbola bağlandıkları bir şehir. Hattâ Tucson'dan getirdikleri şamanlardan yardım aldıkları konusunda şaka yollu muhtelif rivayetler mevcut. Grant Hill birkaç metreden zıplayıp spektaküler smaçlar yapıyor, Nash en yaşlı asist kralı ünvanına ulaşıyor... Richardson'ın istikrarsız performansı, Barbosa'nın sakatlıklar sebebiyle formsuz olması şu an için pek önemli değil. Zaten normal sezonun sonuna doğru hem Nuggets'ı, hem de Jazz'i ezerek yenmeleri de form durumları hakkında bilgi veriyor. Portland en fazla bir maç alır.

Mavericks vs Spurs

Spurs, 2000'ler boyunca sezona yavaş başlar, playoff öncesi tüm takım formunun zirvesine ulaşırdı. 2010 yılında da benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Zaten playoff'larda Spurs'ün tüm gücüyle oynayacağını ve rakibine sorun yaşatacağını tahmin etmek zor değildi ama özellikle Duncan'ın çizdiği sağlıklı görüntü, Ginobili'nin inanılmaz form düzeyi ve Parker'ın dönüşü şampiyonuk hayâlleri kuran Mavs için demirden leblebi misâli bir rakip yarattı. Ayrıca ench'ten gelen Richardson'ın olası düzgün performansı ve çaylak Blair'in kattığı mücadeleci ruh, Spurs tarafındaki olumlu noktalar.

Golden State'e elendiklerinden beri ilk kez şampiyonluğu düşünmeye başlayan Mavericks, point guard mevkiinden center'a dek irileşti ve playoff takımına dönüştü. Sezon ortasında gelen Butler ve Haywood, iki numaradaki zaaflarını azaltmakla kalmadı, Dampier'ın hantal bedeninden de kurtardı onları. Kidd, Butler, Marion gibi rakip oyunculara fiziksel bağlamda üstünlük kuran oyuncular, Nowitzki'nin boy avantajı, Haywood'un hızlı ayakları ve yedek soyunan Terry, inanılmaz bir seri izleyeceğimizin garantisi adeta.

Bu iki takım batı finalinde karşılaşsalar pek şaşırmazdım açıkçası. Son birkaç senede inanılmaz seriler izleten bu iki takım yine yedinci maçta birbirlerinin bileklerini bükecekler muhtemelen. Spurs üst tura burun farkıyla daha yakın ama elenen için üzüleceğim kesin.

Nuggets vs Jazz

Jazz'in sakatlık problemleri, altından kalkılması imkânsız bir soruna dönüştü. Daha önce Memo ve Kirilenko'nun playoff'larda Jazz için ne kadar önemli olduklarını yazmıştım. Mehmet sezon sonunu mükemmel oynadıysa da aşil tendonundan sakatlandı ve birkaç ayını rehabilitasyon merkezlerinde geçirecek maalesef. Boozer'ın mental kabiliyeti malûm. Deron Williams'ın tek başına yapacakları kaç maç kazanacaklarını tayin edecek.
Billups, normal sezonun sonuna doğru gittikçe düşen bir form grafiği tutturdu. Direksiyonu eline almadığında, Nuggets'ın finale oynayabilecek bir takımla alâkası kalmıyor. Martin ve Smith gibi karakter Billups'ın takımı yönetmesi gerekliliğini bir kez daha gösteriyor. Gerçi Anthony artık iyiden iyiye olgunlaştı ve Lebron-Kobe-Wade seviyesine gelmiş durumda. Bu seriyle birlikte daha da büyüyeceğini, ligin en iyi beş oyuncusundan biri olarak anılacağını sanıyorum. Nene ve Martin gibi iki iyi pota altı oyuncusu, ısındığında durdurulamayan Smith, Carter, Andersen gibi rol oyuncuları sebebiyle seriyi 4-2 önde bitirecekler gibi görünüyor. Jazz'in iyice daralan kadrosunun nefesi üst tur için yetmeyecek.

Doğu Konferansı



Cavaliers vs Bulls

Chicago içeri girip, savunmayı delip sayı buluyor. Bu nereden geleceği belli olmayan penetreci figür Cavs'in Bulls'u paramparça etmesini engelleyecektir. Yavaş ayakları sebebiyle Shaq', Ilgauskas, kimi zaman Varejao turnikeye giren atletik kısaları takip etmekte zorlanıyorlar. Hickson Ilgauskas yokken fena performans sergilememişse de playoff başka bir iklim. Rose ve Hinrich'in penetreleri, Deng'in olgun oyunuyla birleşince Bulls'un dağılması pek mümkün değil. Fakat Del Negro'nun gönderileceği dedikoduları, hattâ Bulls yönetiminin başka isimlerle konuşmaya başlaması (yönetim yalanlamadı) büyük handikap olabilir.

Cavs mutlak favori. Elbette ki Shaq içerideyken pota altı kalabalıklaşıyor ve LeBron'a yeterli alan kalmıyor bazen. Sene başında Cavs birkaç maç kaybederken iyice dilimize pelesenk olmuş bir muhabbeti bu; hattâ Kobe'ye "LeBron'a önerilerin neler" gibi sorular yöneltiliyordu ki, Cleveland yenilgiyi unuttu. Sezon ortasında Jamison'ın da katılmasıyla pick and roll oyunlarında uzunu takip edebilecek hızlı ayaklı uzun oyuncuya kavuşmuş oldular. Raptors yerine Bulls ile eşleşmeleri, onları sonraki turlar için zinde tutacak, olası konsantrasyon dağılmalarını engelleyecektir.

Cavs'in seriyi geçeceği malûm. Benim esas merak ettiğim, Noah ile Varejao'nun ne zaman kavgaya tutuşacakları.

Hawks vs Bucks

Sezon içinde önce Michael Redd'in sakatlığıyla sarsılan, mücadele gücünü kaybetmeden savaşsa da playoff arifesinde Bogut'u kaybeden Bucks, artık Hawks'ı zorlayamadan evine dönecek. Bir takımda hem savunma hem de hücumun en aktif ismi sakatlanırsa yapılacak çok şey kalmıyor maalesef. Salmons, Ersan, Delfino kendi başlarına başarıyı yakalayabilecek çapta oyuncular değil. Her ne kadar Jennings skor üretebilecekse de egosu kendinden büyük bu çaylağa güvenmek komik.

Hawks cephesinin ise keyfi yerinde. Johnson'ın gittikçe olgunlaşan skorer kimliği, Harford'ın pota altında rakipsiz kalması, Smith'in güç dengesinde yarattığı dalgalanma, 2010 senesinin en iyi altıncı adamı olan Crawford'ın kenardan gelip yapacağı katkı... Atlanta kimi zaman -takım hâlinde- konsantrasyon problemleri yaşıyor. Belki bu sebeple bir maç kaybedebilirler. Büyük ihtimâlle Bucks, başarılı sezonu süpürülmeme uğraşıyla kapatacak.

Celtics vs Heat

Serinin mutlak favorisi Celtics elbette. Heat, bu sezonu yazın serbest kalacak oyuncular uğruna bir 'arasezon', geçiş dönemi olarak geçirdi. Gerek ilk beşin pek çok parçası, gerek bench çok kısıtlı. Takımın hem skor, hem de savunm bağlamında ortaya neredeyse hiçbir şey koyamadığı aşikâr. Fakat rakip takım kadrosunda bir süperyıldız varsa eğer, her daim dikkatli lmak, konsantrasyonu elden bırakmamak gerekli. Dwayne Wade, hangi konferansın hangi eşleşmesinde oynarsa oynasın, problem yaratır. Seri süt liman giderken üstüste iki maç 50 sayı atar ve durumu 3-2 gibi kritik bir aşamaya sürükler.

Garnett'in, Pierce'ın sakatlıkları, Rasheed ve Robinson'ın gevezelikleri, sezona harika girmişse de gittikçe performansı düşen Perkins, Davis'in oluşturduğu antipati... Celtics bunalımda. Garnett ribaund ve blokta harcayamadığı enerjiyi konuşarak atıyor. Pierce'ın yüzü gülmüyor. Rondo'nun olgunlaşması ve Allen'ın form grafiği umut veren yegâne durumlar. Yine de Heat'in hemen hiç şansı yok. Celtics'in en büyük avantajı Heat'in yavaş tempoyla oynaması çünkü; Celtics hızlı oynayan takımlardan fazlasıyla rahatsız oluyor. Meselâ Chicago ile eşleşmiş olsalardı, kan kusmadan üst tura geçmeleri mümkün olmazdı.

Magic vs Bobcats

Charlotte Bobcats 2010 tablosundaki en zayıf playoff takımı. Böylesine kısıtlı bir kadroyu başarıya taşıdığı için Larry Brown'a yılın koçu verilebilir bile. Normal sezon boyunca Raptors, Bulls gibi kendilerinden daha yetenekli kadroları geride bıraktılar. Playoff boyu en istikrarlı skor eli niyetine Stephen Jackson'a sarılacaklar. Jackson'ın ne kadar istikrarsız olduğu düşünülürse 'kısıtlı kadro' tabiriyle ne demek istediğim anlaşılacaktır.

Magic, malûm, geçen senenin finalisti apoletiyle en azından konferans finaline kalacaktır. Howard'ın hücumdaki etkinliği -Hidayet'in, daha doğrusu pasör üç numaranın ayrılmasının ardından- neredeyse yarıya indi. Nelson, Lewis ve Carter beklenen pas akşını sağlamakta zorlanıyorlar. Fakat Carter'ın, Magic'in topu mümkün olduğunca hızlı dolaştırıp boş şutu bulan sistemine adapte olamaması bile Bobcats'in bir galibiyet almasına yetmeyecek. Playoff'ların 4-0 bitecek tek serisi olabilir.

2010: En İyi Savunmacı

Dwight Howard, toplam 122 birinci sıra oyun 110'unu alarak 576 puanla ikinci kez yılın savunmacısı seçildi.





Not: Josh Smith 136 sayıyla ikinci, Gerald Wallace ise 113 puanla üçüncü oldu.

En Genç Sayı Kralı

NBA tarihinin en genç sayı kralı Kevin Durant, sene boyu hepimizi neşelendirmiş, ekran başında tutmuştu.

Fazlasıyla yumuşakbaşlı olduğu için play-off'larda bir takımı etrafında toplayıp toplayamayacağı hakkında soru işaretleri var açıkçası. Jordan'dan Kobe'ye egosunu dizginleyemeyen süper yıldız profiline öylesine alışmıştık ki, Magic Johnsonvâri bu çocuğa şüpheyle yaklaşıyoruz. Ne diyeyim, umarım Durant, yeni süperstar profilinin tecelligâhı olur. 




Not: 1947-48 sezonunda Chicago Stags'in 22 yaşındaki oyuncusu Max Zaslofsky sayı kralı olmuş, 2007-08 sezonunda ise Cleveland'ın 21 yaşındaki oyuncusu Lebron James bu alandaki rekoru eline geçirmişti.

Thursday, April 22, 2010

The Most Ridiculous Man in the World

           

En Yaşlı Asist Kralı

36 yaşında. 13 sezondur NBA'de. 11.0 ortalamasıyla asist kralı oldu. Steve Nash; the most ridiculous man in the world.


2004-05, 2005-06 ve 2006-07 sezonlarının ardından dördüncü kez bu ünvanı kazandı. Ayrıca bu sezon yine %40+ üç sayılık, %50+ sahaiçi şut, %90+ serbest atış isabeti yaptı.

Kendi Potasına: Rasheed Wallace

Friday, April 9, 2010

Ayları tersten saymak



Anthony, Thunder maçının üçüncü çeyreğinde yere düşüyor ve bilincini kaybettiği için kalkamıyor. Fakat hakemler maçı devam ettiriyorlar. Oyun durduğunda trafik kontrollerinden aşina olduğumuz alfabeyi/günleri tersten sayma testini, aylar biçimiyle uygulamışlar. Anthony, "normalde de sayamam" demiş.

Fear the Deer?



Redd'in sakatlığının ardından Bucks'ın sezon sonuna dek nereye gittiğini bilmeksizin savrulacağını, hattâ Jennings'in dağılacağını düşünmüştüm. Fakat savunmanın gücüyle, savunmanın yarattığı konsantrasyon alışkanlığıyla Milwaukee'de günler heyecansız geçmedi. Özellikle üçünü ve dördüncü takımlar, geyik korkusunu hissetmeye başlamışlardı ki, Bogut sakatlandı. Videodaki kırılma anından da anlaşılabileceği gibi Bogut sezonu kapattı. Artık Bucks'ın ikinci tura geçebilme hayâli yok.

Thursday, April 8, 2010

1333

Don Nelson 1333 galibiyetle gelmiş geçmiş en fazla NBA maçı kazanan koç oldu. Sezon başında kovulmak için her şeyi yapıyordu âdeta. Bazı oyuncuları oynatmıyor, bazılarını 48 dakika oynatıyordu -Stephen Jackson örneğinde olduğu gibi. Bir şekilde rekoru kırdığına göre Mayıs'tan itibaren ömrünün sonuna dek tropik iklimle uyuşturulmuş bir adada kokteyl banyosu yapacağını kestirmek güç değil.

Triple-Double: Ricky Davis

16 Mart 2003. Ricky Davis triple-double peşinde. Kendi potasına gidiyor.                   

Ribaund geçerli sayılmıyor, triple-double istatistiklere geçmiyor.

Triple-Double Peşinde


Maçın bitmesine 30 saniye kala Blatche istatistik kâğıdı üstünde 20 sayı-13 asist-9 ribaund'lık yer kaplamakta. Yi şut kullanırken kolunu kaldırmak yerine çembere koşup ribaund alma savaşına katılıyor. Top, çemberden sekip birkaç metre uzağa gidince son gücüyle zıplayıp topu yakalıyor ve triple-double yapmanın huzuruyla sakinleşiyor. O da ne? Hakemlerim faul tesbit etmiş. Blatche başını iki eli arasına kıstırıp feryâd ediyor. Kenardan başlayan Nets, CDR ile denediği şutu kaçırınca Blatche için çanlar çalıyor. Fakat top Martin'in kucağına düşünce Blatche yine hüzünle doluyor; tek ribaunda hasret. Martin'e kızıyor ama Nets'in yaptığı taktik faul umutlarının yok olmasını engelliyor. Ribaund için boyalı alan etrafına dizilmişken Nets oyuncusu Yi'ye, McGee'nin faul atışını kaçırma ihtimâlinden hareketle, "ribaundu bana bırak" diyor. Yi kabul etmiyor, ki etse bile McGee iki atışı da sokacaktı zaten. Devin Harris turnikeye giderken son sürat peşinde koşturup ribaund arıyor. Son 4 saniyede de önde olmalarına rağmen üç aşamalı bir plan deniyor: Nets potasına git, şut kaçır, ribaunda ulaş.


Tüm bu otuz saniyede Blatche bir ribaund daha alamayınca triple-double kaçıyor. Ricky Davis'e selâm olsun.

Sunday, March 21, 2010

Ayıp: Big Baby vs Shaq



Shaq', Davis'in acımasızlığının kurbanı oldu. Özellikle son kısımda Davis'in Shaq'in parmağına nasıl yüklendiği görülüyor.

Saturday, March 6, 2010

Where Clutch Happens

                                          
One second left, try to get the last shot, I was measuring it the whole time, i knew i had to knock it down, When i shoot it, the only thing on my mind, is a ball going in, I knew i had to knock it down, They gave me the opportunity by puttin' the ball in my hand, Try to get the last shot, Down two, Kick it, Last minute of the game, Shoot it, I knew i had to knock it down, Big shots, Crunch time, [Bryant for the win... Bang!], They the moments that i live for, One second left, I knew i had to knock it down.

Steve Porter çalışmalarını andıran Determination, Defense, 6th man, Clutch dörtlüsünün belki de en etkileyicisi. O kadar güzel olmuş ki, "Howard ne arıyor orada", "Ben Gordon niye yok", "Paul Pierce öldü mü" sorularını görmezden gelip zevkini çıkarmaya bakın.