Friday, April 23, 2010

Batı Konferansı



Lakers vs Thunder

Phil Jackson seri başlamadan evvel hakemleri işlemeye, basketbol camiasının teneffüs ettiği atmosferi lehine çevirmek için medya önünde yeni bir algı biçimi yaratmata başladı. İkili mücadelelerde Kevin Durant'in hakemlerden çok sayıda faul düdüğü çıkardığını iddia etti meselâ. Elbette ki süperyıldızlar diğer oyunculara kıyasla daha rahat faul çizgisine giderler; Bryant, James, Wade, Anthony, Durant... Klasik Jackson oyunları. Nasıl Kobe trash talk konusunda becerikliyse, Jackson da -Riley gibi- böylesi iğnelemelerin en büyük üstadlarından. Jackson cephesinde değişen pek bir şey yok ama genel anlamıyla şampiyon cephesinde büyük sorunlar mevcut. Öncelikle Kobe Bryant sağlıklı değil. Kendi ekseni etrafında dönemekte zorlanan, ilk adımı yavaşlamış bir Kobe, hücumu tek başına sürüklemeye çalıştığı ölçüde takıma zarar verecektir. Tüm sezonun yorgunluğu çıkmış gibi görünüyor. Onca sakatlığa rağmen oynamaya devam etmek isteyebilir ama antrenörlerin playoff'ları düşününerek onu dindlendirmeleri gerekirdi. Bir şekilde kendini toparlasa bile Fisher'ın hiçbir hızlı guard'ı savunamaması, bench'in inanılmaz ölçüde formsuz olması Lakers'ın önündeki diğer problemler. Walton sakatlıktan yeni çıktı, Vujacic Şarapova ile gönül eğlendiriyor, Farmar aynı Farmar, Mbenga, Powell... Eğer Lakers pota altındaki iki kuleyi kullanmazsa -şimdi olmasa bile, sonraki turlarda- zorlanacaktır.

Gelelim Oklahoma City cephesine. Durant, Westbrook, Green gibi hem genç hem de yumuşakbaşlı oyuncular üstüne kurulu bu takım, Scott Brooks'un 'ağabeyliğinde' kenetlendi ve geçtiğimiz sezona oranla büyük gelişim kaydederek playoff'lara sekizinci sıradan katılma hakkı kazandı. Westbrook, tüm seri boyunca maden bulmuşçasına Fisher'ı geçip potaya yönelecektir. Her ne kadar Durant serinin sayı kralı olacaksa da Westbrook'un pek aşğı kalacağını zannetmiyorum. Seri sonunda elbette ki Lakers sonraki tura yükselen taraf olacak ama Thunder seneye çok daha dişli bir rakip olarak dönecektir.

Trail-Blazers vs Suns

Portland sezon boyunca üstüne çöken lanetten kurtulamadı. Onlar için tek kurtuş umudu büyücülerde artık. Sezon boyu süren sakatlıklardan uzun uzun bahsedeceğim bir post yazacağım yakında. Bu sebeple en önemli hücum silahlarının Aldridge olduğunu yazıp geçiyorum şimdilik.

Phoenix, Potland'ın tam aksine yaşlı ve sakat oyuncuların tekrar basketbola bağlandıkları bir şehir. Hattâ Tucson'dan getirdikleri şamanlardan yardım aldıkları konusunda şaka yollu muhtelif rivayetler mevcut. Grant Hill birkaç metreden zıplayıp spektaküler smaçlar yapıyor, Nash en yaşlı asist kralı ünvanına ulaşıyor... Richardson'ın istikrarsız performansı, Barbosa'nın sakatlıklar sebebiyle formsuz olması şu an için pek önemli değil. Zaten normal sezonun sonuna doğru hem Nuggets'ı, hem de Jazz'i ezerek yenmeleri de form durumları hakkında bilgi veriyor. Portland en fazla bir maç alır.

Mavericks vs Spurs

Spurs, 2000'ler boyunca sezona yavaş başlar, playoff öncesi tüm takım formunun zirvesine ulaşırdı. 2010 yılında da benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Zaten playoff'larda Spurs'ün tüm gücüyle oynayacağını ve rakibine sorun yaşatacağını tahmin etmek zor değildi ama özellikle Duncan'ın çizdiği sağlıklı görüntü, Ginobili'nin inanılmaz form düzeyi ve Parker'ın dönüşü şampiyonuk hayâlleri kuran Mavs için demirden leblebi misâli bir rakip yarattı. Ayrıca ench'ten gelen Richardson'ın olası düzgün performansı ve çaylak Blair'in kattığı mücadeleci ruh, Spurs tarafındaki olumlu noktalar.

Golden State'e elendiklerinden beri ilk kez şampiyonluğu düşünmeye başlayan Mavericks, point guard mevkiinden center'a dek irileşti ve playoff takımına dönüştü. Sezon ortasında gelen Butler ve Haywood, iki numaradaki zaaflarını azaltmakla kalmadı, Dampier'ın hantal bedeninden de kurtardı onları. Kidd, Butler, Marion gibi rakip oyunculara fiziksel bağlamda üstünlük kuran oyuncular, Nowitzki'nin boy avantajı, Haywood'un hızlı ayakları ve yedek soyunan Terry, inanılmaz bir seri izleyeceğimizin garantisi adeta.

Bu iki takım batı finalinde karşılaşsalar pek şaşırmazdım açıkçası. Son birkaç senede inanılmaz seriler izleten bu iki takım yine yedinci maçta birbirlerinin bileklerini bükecekler muhtemelen. Spurs üst tura burun farkıyla daha yakın ama elenen için üzüleceğim kesin.

Nuggets vs Jazz

Jazz'in sakatlık problemleri, altından kalkılması imkânsız bir soruna dönüştü. Daha önce Memo ve Kirilenko'nun playoff'larda Jazz için ne kadar önemli olduklarını yazmıştım. Mehmet sezon sonunu mükemmel oynadıysa da aşil tendonundan sakatlandı ve birkaç ayını rehabilitasyon merkezlerinde geçirecek maalesef. Boozer'ın mental kabiliyeti malûm. Deron Williams'ın tek başına yapacakları kaç maç kazanacaklarını tayin edecek.
Billups, normal sezonun sonuna doğru gittikçe düşen bir form grafiği tutturdu. Direksiyonu eline almadığında, Nuggets'ın finale oynayabilecek bir takımla alâkası kalmıyor. Martin ve Smith gibi karakter Billups'ın takımı yönetmesi gerekliliğini bir kez daha gösteriyor. Gerçi Anthony artık iyiden iyiye olgunlaştı ve Lebron-Kobe-Wade seviyesine gelmiş durumda. Bu seriyle birlikte daha da büyüyeceğini, ligin en iyi beş oyuncusundan biri olarak anılacağını sanıyorum. Nene ve Martin gibi iki iyi pota altı oyuncusu, ısındığında durdurulamayan Smith, Carter, Andersen gibi rol oyuncuları sebebiyle seriyi 4-2 önde bitirecekler gibi görünüyor. Jazz'in iyice daralan kadrosunun nefesi üst tur için yetmeyecek.

No comments: