Sağolsunlar, Yazıhane'de bir masa verdiler. Artık oralarda pineklediğim için bundan sonra blog'da uzun uzun yazılar yazmayı pek düşünmüyorum. Daha çok güldürüklü videolar, kahkahalı fotoğraflar, aklımda kalan enteresan notlar ve türlü zevzeklikler yayımlayacağım. Duyduk, duymadık demeyin.
Kobe 30.000 sayıya ulaştı (infografik). Birkaç sene içinde emekli olacağını söylüyor ama senelerce NBA seviyesinde rekabet ettikten sonra insanın köşesine çekilmesi pek kolay değil. Mesela Simmons, iki sene içinde gelecek emeklilik kararına ihtimal bile vermiyor. Simmons bugüne dek Kobe için Godfather'dan 18 milyon referans vermiş olsa gerek; Michael Corleone, Sonny Corleone, Fredo Corleone, Frank Pentangeli, Solozzo... Buraya yazıyorum: sezon bitmeden Hyman Roth referansını kullanacak. Hatta şimdiden bilgisayarının başına oturup Roth ile Kobe'yi kıyasladığını görür gibiyim: "Artık yaşlandığını, bu işlerden el çekeceğini söylemesine rağmen aslında sonsuza dek yaşayacağını düşünüyor ve hala 40.000 sayının peşinde."
Lakers savunması tamamen çökmüş durumda. Zach Lowe muhteşem bir makaleyle söylenebilecek hemen her şeyi not etmiş; sakatlığını atlatamadığı için Dwight'ın ayakları yerine elleriyle savunmayı idare etmeye çalışması, başta Kobe olmak üzere kısaların savunmada çaba harcamaması... Hazır başlamışken şu yazıya da göz gezdirin.
Pelicans: New Orleans yönetimi, Hornets ismini değiştirme kararı almıştı. Jazz kelimesini Utah'tan geri alamadıkları için şehre özgü bir sembol bulmaya çalışıyorlardı. En sonunda Lousiana eyaletinin simgelerinden birinde karar kıldılar: Kahverengi Pelikan. Neredeyse hiçkimse beğenmedi. Timberwolves, Raptors, Bobcats gibi vahşi hayvanların takımları başarıya götürdüğünü ama Lakers, Celtics ya da Yankees gibi lawful neutral isimlerin camiaları mağlubiyete sürüklediğini düşünüyorlar sanırım. Neyse ki Deadspin, pelikanlara karşı yürütülen bu asimetrik psikolojik savaşa dur demeyi başardı. Akıl sağlığını bir kenara bırakıp histerik kahkahalara boğulmak istiyorsanız, buyrun: Fuck You! Pelicans Are Awsome! Hatta hızımı alamadım, bir kısmını tercüme ediyorum:
"Muhtemelen pelikan dendiğinde aklınıza kocaman, sakar, tökezleyerek ot toplayan bir kuş geliyor. Yanlış! Pelikanlar dehşet saçan yaratıklardır. Mesela bir kuzgunu ele alalım. Hem et, hem de ot yer; böcekler, tohumlar, meyveler, leşler... Eğer kuzgunlar birer örnek vatandaşsa, pelikanlar kuşlar aleminin seri katilleridir. Pelikan yalnızca etçil değildir, hiper-etçildir (Bu bilimsel bir terim. Araştırabilirsiniz.). Pelikanlar et yer, yalnızca et. Bir Pelikan, daha önceden canlı olmayan hiçbir şeyi yemez. Hatta kartalların ve doğanların aksine başkasının öldürdüklerini de yemez. Açlığını yalnızca sıcak etle yatıştırabilir. Yüzeyin 20 metre altındaki balıkları gören pelikanlar, ölüm dalışına geçerler. Avladıkları balıklar, henüz kendilerine neyin çarptığını anlamamışken bir gaganın kapandığı görür ve henüz CANLIYKEN pelikan tarafından yutulurlar.
Pelikanlar, günde 2 kilo balık yiyebilirler - 2 kilo, yani kendi ağırlıklarının tam yarısı. Kan içme arzuları neredeyse yatıştırılamaz. Bir pelikan, seni ve değer verdiğin herkesi öldürmek ister. Bana inanmadınız mı? Şimdi bir video izleyelim. Görüntüdeki pelikan, bebek ördekleri yiyor ve bu yeteri kadar zalimlik değilmişçesine annelerine de zorla izletiyor..."
Ricky Rubio. Nihayet.
Kevin McHale, kızının hastalığı ve hastalığı takiben vefatı sebebiyle 1 aylığına Rockets'ın koçluğuna ara vermek zorunda kalmıştı. Geçen akşam maç bitişinde Kevin Garnett'le sarıldıklarında kendimi çok kötü hissettim. Zaten Sasha'nın öldüğünü duyunca da nedense feci üzülmüştüm. Hatta hala üzgün hissediyorum kendimi. Neyse ya, durup dururken saçmasapan bir ruh haline büründüm.
Kafayı dağıtmak için acilen birkaç videoya başvuruyoruz: McGee, kendini hatırlatıyor, Duncan oyun kurucu yeteneklerini gösterdikten sonra Popovich, "İşte Duncan'ı hep geri çektiğimin kanıtı. Point Forward. Don Nelson onu çok daha iyi kullanırdı" diyor. İsrail gettolarının kana susamış rapper çetesi, Popovich hakkında garip bir şarkı söylüyor. "Ya bu NBA oyuncuları basket toplarıyla Christmas Carol'u nasıl çalıyor?" Şöyle çalıyor.
Cumartesi Notları: Az kalsın unutuyordum, Fritz Başgan cumartesi notlarını iyice boşladı, bu haftalık ben devraldım. O da akıllı olsun, yoksa konsepti çalar, kazandığım paralarla Dwight Howard ve D-Wade için gün aşırı kurban kestirip dua okuturum.
Rastgele Haberler
-Belki de istatistiklerle en fazla kafayı bozmuş olan spor yazarı, John Hollinger, Grizzlies'de yönetici oldu.
-Kirk Goldsberry, bizleri, Kobe asist ismini verdiği garip bir fenomenle tanıştırdı. İsabetsiz şutlar, hangi bölgelerden kim tarafından kullanıldığına göre hücum ribauntu şansını yükseltir mi? Jump shooters are the butteflies of the NBA. Çok ciddiye almayın ama vaktiniz varsa okuyun.
-Bargnani La Gazzetta dello Sport'a verdiği bir röportajda, "Raptors muhtemelen ligdeki en kötü takım" demiş.
-Oklahoma'da bir çiftlik, Thunder'a ithafen arazisini dev bir illüstrayona dönüştürmüştü. 4chan'da bu figürlerin Thunder'la alakası bulunmadığını, Westbrook yönetimindeki UFO'lar tarafından yapılan crop circle'lar olduğunu iddia eden şahane bir kampanya başlamış. Ön saflarda yerimi aldım.
1 comment:
pelikan linkinin altindaki su yorum da süpermis. The House of the Rising Sun'in yeni versiyonu:
There is, a team, in New Orleans
They calllll the Pelicans
And they've been, the ruin, of many a draft pick
And Davis knew he's one
First Charlotte had the Hornets
Bogues and blue and teal
Their owner was a rapin' man
Who moved to New Orleans
Now the only thing a franchise needs
Is a scorer and some dunks
And their only hope in CP3
Got traded for some junk
Oh ballers, tell your teammates
Not to do what Davis done
Spend your lives with no wins in misery
In the house of the Pelicans
Post a Comment