Monday, February 18, 2013

All Star Notları

Çaylaklar Maçı. Kenneth Faried. Haftasonu boyunca tek kelimeyle büyüleyiciydi.

3'lük yarışması başladığı günden bu yana prestij erozyonuna uğramamış yegane all-star organizasyonu olabilir; smaç yarışmasındaki gibi jüri veya halk oylaması yok, galibi yalnızca performans tayin ediyor, mevzu fazlasıyla basit (şut atmak) olduğu için maçların aksine aşırı gayr-ı ciddiyete rastlamıyoruz... Elbette ki yarışmayı kazanan ligdeki en iyi şutör ünvanını kazanmıyor ama 3'lük şampiyonası keyifli ve prestijli bir ödül.

Yarışmanın herkesçe bilinen birkaç püf noktası var: ritim bulmak, şut mekaniği, süreyi ayarlayabilmek... Mesela şut atarken zıplayan veya vakit harcayan oyuncular ne kadar iyi şutör olurlarsa olsunlar, favori gösterilmezler. Falan Fıstık. Hemen herkesin bildiği klasik muhabbetler zaten. Şampiyona gelelim: Kyrie Irving. Isındığı zaman durdurulması mümkün olmayan bu arkadaşımız, dün gece şunu yaptı:
       
Olan Matt Boner'ın 20 puanlık "çok iyi" derecesine oldu. (3'lük yarışması bugüne dek 27 kere düzenlenmiş. Yalnızca final turlarına bakınca, 20 barajının 10 kere aşıldığını görüyoruz. Ayrıca Paul George'un 10 puanluk derecesi de çok çok kötü değil. Mesela.)

League Pass Guy diye bi geyik var; takımlardan bağımsız olarak yalnızca bir oyuncu için maç izliyor ve bunu sene boyunca sık sık yapıyorsunuz, sizin de bir LeaguePass Guy'ınız var demektir. Geçen sene benim için bu isim belliydi: Kyrie Irving. Clutch istatistiklerinde açık ara birinci olduğu için yalnızca birkaç ay içinde hemen herkes Cavs maçlarının son çeyreklerini izlemeye başladı. Artık Irving herkesin League Pass Guy'ı olmuştu. 2013 başladığındaysa onun yalnızca ara ara maçları izlenen bir oyuncu olmadığını, süper yıldız olduğunu, hatta poster çocuğu statüsüne ulaşacağını fark ettik. Haftasonu boyunca malumu ilam etti.

ps. Irving, Cuma günü yapılan röportajlarda en sevdiği rap şarkıları sorulunca, R&B'yi tercih ettiğini söyledi. Shine on.

Şut Yarışması? İşte eski efsaneleri falan görüyoruz, güzel oluyor. Cuma günü düzenlenen Celebrity Game'i izlemiyor ve eski basketbol yıldızlarının Rob Kardashian'la maç yapmasını orta yaş krizi olarak değerlendiriyorum. Fakat cumartesi akşamında yapılan organizasyona yalnızca basketbolcular katıldığı için efsaneler hem daha şık bir çerçeve içinde sahne alıyorlar, hem de manevî miraslarına zarar vermiyorlar.

Bu sene tüm cumartesi gecesi organizasyonu için yeni bir puanlama sistemi getirmişler. Oyuncular, Batı ve Doğu Konferansları'nı temsilen yarışıyorlar. 4 yarışma (şut, yetenek, 3'lük ve smaç) boyunca alınan puanlar toplanıyor ve gecenin galibi olan takım, bağış yapılacak kurumların çoğunu seçme hakkı kazanıyor. Puanlamanın iki adımı var:
-İlk turda Batı ve Doğu takımlarından hangisi daha iyi derece yakalamışsa puan alıyor.
-Her takımdan en iyi dereceye sahip olan isim finale çıkıyor ve finali kazanan ismin temsil ettiği takımın hanesine ekstra puan ekleniyor.

Biraz da "her konferanstan tek isim finale çıkar" kuralı sebebiyle en az şans verdiğim ekip dün gece galibiyete uzandı: Bosh, Nique, Swin Cash. 

Yetenek yarışmasını senelerdir izliyorum. Neden? Ben de bilmiyorum, umarım bir gün izlemeyi bırakırım.
-Herkesin kazanmak için katıldığı 3'lük ve smaç yarışmalarındaki rekabetin aksine yetenek yarışmasında hiçkimse kendini zorlamıyor.
-Şut yarışmasındaki "orta sahadan şut" gibi bir eğlencelik yok.
-Yarışmacılar bir çocuğa burs kazandırmak için yarışıyor. Yani lig yönetimi, on milyonlarca insanın önünde kaybeden çocuklara travma yaşatıyor.
-Keşke format değiştilebilse. Örneğin şut merhalesini çıkarıp ekstra zor pas engelleri koymak, bir nevi pas yarışması yaratmak daha eğlenceli olabilir.

Smaç Yarışması
1. Fazlasıyla kan kaybetmiş, albenisini yitirmiş olsa bile haftasonunun en çok merak edilen organizasyonu smaç yarışması.
2. Yapacak yeni smaç kalmadı? Hayır, kaldı. Mesela Jus Fly'ın 2 sene önce DeMar DeRozan'la yaptığı antrenmana bakın (1.30'dan itibaren).
3. 2013 Smaç Yarışması, yapılamayan smaçlarla hatırlanacak muhtemelen.
4. Gerald Green mükemmel bir smaçla perdeyi açtıktan sonra 50 puanlık avantajını kullanarak kolay bir smaçla finale çıkmak yerine zor yolu deneyip elendi. Aslında çembere elle tutunduğu için smaç o kadar da zor değil. "Hatta bu smacı Don Cheadle bile yapmıştı." (via @gaspet | ekşisözlük)
5. Green gibi esas favorilerden olan James White, ilk smacında faul çizgisinin yarım adım içinden zıplayıp smacı ÇİFT ELLE bitirdi. Jüri ise yalnızca 45 puan verdi. İkinci hakkındaysa faul çizgisi civarından değirmen denemesine rağmen beceremediği için elendi. (White maalesef 30 yaşında, çizgiden zıplamak için her denemede tüm sahayı koşarken yoruldu resmen)
6. Kenneth Faried, ilk smacında panyadan gelen topu 360 dönerek bitirdi. Fakat jüri yalnızca 39 puan verince muhteşem ikinci smacına rağmen elendi.
7. Anlatıyorum ediyorum ama aranızda izlemeyen varsa YouTube'a başvursun.
8. Finale iki isim çıktı: Ross ve Evans. Evans sunumuyla, Ross ise atletizmiyle eğlenceli smaçlar izlettirmeyi başardı.
9. Aksi mümkün değil ama jüri ve son senelerde eklenen halk oylaması, smaç yarışmasının tadını her zaman kaçıracak.
10. Ross'un boynundaki zincirleri Drake takmış.
Maç
All-Star haftasonu, benim özel olarak beklediğim bir festival değil. Rekabetin zirve yaptığı playoff'lar bir yana, normal sezonda bile all-star etkinliklerinden daha fazla heyecanla beklediğim maçlar var: OKC vs Heat, OKC vs Spurs, Celts vs Heat... Basketbolu, gösteriye tercih ettiğim söylenebilir. Fakat ne olursa olsun tüm yıldızların aynı anda sahaya çıkması, adeta basketbol sporunun kutsanması bir şekilde hepimizi etkiliyor. Hele ki maç anormal ölçüde gayr-ı ciddi değilse epeyce zevk alıyoruz.

Alpha-dog'lar ligin tonunu da belirliyorlar. Heat öncesi LeBron'un şımarıklıkları, Dwight'ın istediği gibi at koşturması... Tüm bunlar benim için all-star'ın değerini düşüren ayrıntılardı. Oysa yeni jenerasyon oyuncularının ciddiyeti (ciddiyet değil de komik olmak için gerizekalıya bağlamıyor oluşları diyeyim) ve eski yıldızların olgunlaşmış olması (ve evet, Dwight'ın da sakatlığı), maçın şahane bir hal almasına sebep oldu. Hem ilk çeyrekten itibaren maça heyecan katan rekabet gittikçe arttı, hem de oyuncular sürekli olağanüstü smaçlar göstermeyi ihmal etmediler. İdeal all-star formülü böyle bi şey zaten.

Rastgele Birkaç Not:
-Kyrie Irving yerine Chris Bosh ilk 5'te başladı. Ve başına şu geldi.
-All-Star MVP ödülünü genelde dış skorerler domine eder. Iverson'ı saymazsak tam 20 senedir (Stockton) hiçbir oyun kurucu kazanmamış. CP3'nin hem sakatlığını atlatmış olması, hem de ödülü kazanması keyiflendirdi beni.
-Kobe maç sonlarında LeBron'a kabadayılık tasladı. "Playoff'lara kalamayacağı için son fırsatı değerlendireyim demiş..." gibi espriler yapasım var ama tüm Dünya'nın seyrettiği bir maçta üst üste yaptığı bloklar latifeyle geçiştiremeyeceğimiz kadar temel mesajlar içeriyor. Hem Kobe'nin rekabet bağımlılığını, hem de haftaiçinde yayımlanan şu MÜK-KEM-MEL makaleyi okursanız ne demek istediğim tam olarak anlaşılacak.
-Reggie Miller, az önce bahsetiğim ESPN makalesinden Bleacher Report (buradaki article'ların uzun süre okunması beyin ölümüne sebep olur) sayesinde haberdar olmuş: "Bu hafta Bleacher Report'ta bir makale okudum, Jordan LeBron'u çözmüş; sola gittiğinde jump shot kullanıyor, sağa gittiğindeyse potaya yöneliyor." Twitter'da Wright Thompson şöyle yazdı, Ernie Johnson yayında özür diledi. Miller ise "Doğu Konferansı'ndaki gizli favorim Memphis Grizzlies" diyerek muhteşem performansına devam etti.
-Haftasonu boyunca en çok konuşulan konu Jordan'ın 50. yaşgünüydü.
-Oyuncuların ısınırken giydiği kıyafetlere apoletler işlenmişti. Kobe, Duncan ve LeBron gibi yıldızlar muzaffer generallere benziyorlardı
-Kendi isteğiyle az oynayan Garnett jübile yapar gibiydi.
-All-star'da yazılı olmayan bir kural var: Her oyuncu asgari 10 dk oynamalı ve mümkünse sayı atmalı. 10 dakikalık süreye KG hariç herkes ulaştı, sayı atamayan yegane isimse LaMarcus Aldridge oldu.
-Noah bu satırları okuyorsa, maçtaki atmosfer seyreldiği anlarda rekabeti yükselttiği için kendisine teşekkür ederim.

Hatırlanacak birkaç smaç, iyi 3'lük yarışması, yükselen yıldızlarda min 1 büyüleyici performans ve hepsinden önemlisi Pazar akşamı maçının güzel geçmesi... 2013 All-Star Haftasonu için puanım 7,5.

Saturday, February 9, 2013

Notlar: Garnett, Howard, Sigara...

Garnett 25.000 sayı barajını geçti. Üstelik 25000 sayı, 10000 ribaunt, 5000 asist, 1500 blok, 1500 top çalma istatistikleri yakalayan ilk oyuncu olmuş. İlla ararsak birkaç çapanoğlu bulabiliriz; genç yaşta lige girmesi, kariyerinin büyük bölümünde takımdaki yegane süperstar olması, gelişen tıbbî tedavi teknikleri, basketbolun nazaran daha yumuşak oynanması... Fakat zorlamanın alemi yok. Acayip rakamlar.

Yine de duyar duymaz aklıma temel bi problem geldi: 1974'ten önce blok ve top çalma istatistikleri tutulmuyordu. Kısaca göz gezdirince birkaç not çıktı ortaya:
-İyi birer pasör olmalarına rağmen hem Russell, hem de Wilt 5000 asist barajının altında kalmışlar.
-Willis Reed, Bob Petit ve benzer efsaneler daha kısa kariyerleri olduğu için tartışmaya bile giremiyorlar.
-Tek muallak örnek Kareem (Ligdeki ilk 4 senesinde blok/steal istatistiği tutulmuyordu.). Yalnızca top çalma kategorisinde bu rakamları yakalayamamış (1160). Maç başına 0.9'luk kariyer ortalamasını alıp ilk 4 senesine dair projeksiyon yapınca ucu ucuna Garnett'in rekorunu kaçırdığını görüyoruz. Tabii gençken ekstra 30-40 top çalma yapmış olması mümkün.

Genelde böyle kafaya göre baraj belirleyerek çıkarılan istatistikler çok fazla şey ifade etmez. Fakat Garnett'in inşa ettiği istatistikî all around dominasyon hagaden akıl almaz.

Kevin Durant için Nike hoş bi reklam çekmiş: KD. Not Nice. Zaten OKC geçtiğimiz sene finalleri kaybettikten sonra biraz daha "sikerim çay ocağını" mentalitesiyle oynamaya başlamıştı. Tüm sene boyunca verilen emekler, birkaç maç içinde anlamsız hale gelince basketbolcular kaybetme acısını tatmış ve sonraki sene için bilenmiş (bileylenmiş, keskinleşmiş falan fistan) oluyorlar (bkz. son 1 senedeki LeBron). Yani mağlubiyet korkusu öfkeye sebep oluyor, kazanma odaklı öfke de NBA tarihindeki büyük rekabetlere uzanan bir patika zaten. Mağlubiyet sayesinde gözlerimizin önünde gittikçe büyüyen, sürekli yeni vakalarla karmaşıklaşan, torunlara anlatılacak kadar anlamlı bir rekabetler zinciri oluşuyor. Aynen devam.

Sigarayı bırakmaya çalışıyorum. Asabi hallerdeyim şu sıralar, birilerine sövesim var. Yine de Vince Carter'ın uzun uzun sakatlık numarası yapıp ardından smaç basması garip bir şekilde sevimli geldi bana. Nostalji mi desem, retro estetik mi desem, bilemedim. Beynime oksijen gidince gerizekalıya bağlamış da olabilirim tabii.

Carter demişken Mavericks oyuncuları %50 galibiyet yüzdesine ulaşan dek sakallarını kesmeyeceklermiş. Sakal geyiği meşhur. Mesela geçtiğimiz senelerde Grizzlies playoff'a dek sakal kesmeme kararı almıştı. Mavs 1,5 sene boyunca cro-magnonlar gibi gezmemek için daha mütevazi bi hedef seçmiş.

Mutombo.

Rastgele Haberler
-Basketball Jones'ta NBA oyuncuları isimlerine göre listelenmiş. İsmin telaffuzu eğlenceli mi (Danilo Gallinari), oyun tarzıyla ismin tınısı arasında benzerlik var mı (Dwyane Wade, Dikembe Mutombo), soyisimden bağımsız olarak da kullanılabiliyor mu (LeBron), oyuncuya has bir ad mı (Kobe)...
-Samuel Dalembert Nuggets'a karşı 21'de 17 ile 35 sayı, 12 ribaunt, 2 asist ve 1 blok yaptı. Umarım zirvedeyken bırakır ve bi daha basketbol oynamaz.
-DeMarcus Cousins devre arasında atıldı. Hakeme tükürd... ahaha yok lan, kendisiyle tartışmak istemeyen hakeme "adam değilsin" demiş.
-Rockets, tam 23 3'lük isabetiyle daha önce Magic'e ait olan bir maçta en çok 3'lük atma rekorunu egale etti. İşiniz gücünüz yoksa 3'lüklerin tamamını şuradan izleyebilirsiniz. Hikaye henüz bitmedi. Koç Mark Jackson, Warriors'ın bir maçta en fazla 3'lük yiyen takım olmaması için oyuncularından taktik faul yapmalarını istedi. Yaptığı ilk bakışta saçma geliyor ama sebebini anlayabiliyorum. Warriors oyuncularını yuhalayan Rockets taraftarlarını da anlıyorum. Sigarasızlıktan çatacak adam arıyorum ama ne kadar zorlasam da bu vakada küfredecek birilerini bulamadım.

Chris Paul'un yokluğunda bir kez daha anladım: Heat hücumunun LeBron bağımlılığı > Clips hücumunun CP3 bağımlılığı >>>>> OKC hücumunun Durant bağımlılığı

Tabii yanlış anlaşılmasın:
1. LeBron olmasa Heat çöker demiyorum. Wade ve Bosh üstüne kurulmuş olan bir takım elbette ki playoff tablosunda önemli bir aktör olur. Fakat şu anki Heat hücumu TAMAMEN LeBron'a bağımlı. İstatistiklerden bağımsız olarak, maçlar izlendiğinde anlaşılabilecek bi durum bu
2. Paul şu an ligdeki en iyi lider. Hücuma katkısını anlatmaya gerek yok zaten. "Yılın koçu" geyiklerine konu olacak kadar oyuna hükmedebiliyor. Makro ölçekte oyunu yönlendirmekten, her oyuncuya en doğru anda pas vermek gibi temel hareketlere dek her şeyi yapıyor. Ve hepsinden önemlisi, kendi adına bir parfüm çıkarıyor.
3. Yukarıda yazdığım denklem oyuncuların seviyeleriyle değil, takımların temel prensipleriyle alakalı. MVP ödülü için oyum olsa (favori cümle girişim) Durant'e verirdim.

Çaylaklar Maçı için seçilen 20 oyuncuyu Charles Barkley ve Shaq iki takıma ayıracaktıAll-Star gibi gösteri maçlarında topa yön veren kısaların ön plana çıktığı malum. Şimdi ilk iki seçime bakalım:
Shaq: Damian Lillard ve Kyrie Irving
Charles: Anthony Davis ve Kenneth Faried
WUT? Bu noktadan itibaren aynı tripte devam ettiler. Neyse laf etmeyeyim, Barkley lan bu. Nikotin krizinde olsam bile Charles Barkley'e kızacak değilim. Zaten bu post Katharsis gibi, Epifani gibi transandantal bi sürece tabi tuttu beni. Kalender adammışım, onu fark ettim.

ps. Yandaki poster Hoopism'den.

Laker Drama - Perde VI: Gasol asgari 6 hafta kaçıracak. Üstelik Howard'un durumu da malum. Kobe, Howard'ın sakatlığa rağmen oynaması gerektiğini sürekli söylüyordu. Nash de ligdeki herkesin belli acılarla oynaması gerketiğinden bahseden bir tweet gönderdi. Nihayet Celtics karşısında Howard sahaya çıktı ve korkunç oynadı.

Hmpfff. Aslında Howard çıtkırıldım bi oyuncu değil. Sakatlığı gerçekten ciddi olabilir, sezon başında tedavisini erken kesip dönmüş olabilir, kendince oynamaya çalışmış olabilir, yaşlanan Kobe bencilce takım arkadaşlarını zorluyor olabilir... olabilir yani. Ama insanların Howard'a inanası kalmadı artık. Şu adamdan bahsediyoruz; konuştuğunda dinleyenlerin orta kulağını iltihaplandıran bir adamdan. Geçtiğimiz sene NBA tarihinin belki de en acayip röportajına imza atmış (her ay 1 kere izlerim), röportajın yankıları sürerken kendini sevimli göstermeye çalışmış, playoff'lara yalnızca haftalar kalmış olmasına rağmen ameliyat kararı almıştı. Bu defa yapacakları meçhul ama Kobe'ye cevaben şöyle söylemiş: "Bu benim kariyerim, benim hayatım."

Neyse ben bi sigara yakayım.