Takas döneminin ardından serbest oyuncuların dahil olduğu irili ufaklı hamleler geldi; Bazı takımlar kadrosunu derinleştirdi, bazıları veteran ihtiyacını karşıladı, bazıları yıldızı sönmüş oyuncuları denemeye karar verdi. Belli başlı hamleler şöyle:
CHANDLER DÖNDÜ
CHANDLER DÖNDÜ
Wilson Chandler da pek çok oyuncu gibi lokavt devam ederken Amerika dışında basketbol oynamaya karar verdi. Geçen sezondan takım arkadaşı JR Smith'le beraber Çin'in yolunu tuttular. D-Will, Gasol, JR ve nicelerinin aksine lokavt bitince değil sezon sona erdiğinde Amerika'ya geri dönecekti. Oynadığı takım (Guangşa Aslanları) playoff ilk turunda elenince Chandler da Denver'a geri döndü.
Wilson Chandler çok değerli bir oyuncu. Pek çok NBA takımı peşinden koşuyordu zaten. Atletik yetenekleri en hızlı hücum eden takımlar için bile yeterli; rakip sahaya koşar, savunmaya yetişir, iyi sıçrar... Üstelik hem orta mesafeden, hem de 3'lük çizgisinin gerisinden istikrarlı bir şutör. Çin'de yakaladığı istatistikleri söyleyeyim hemen: 26.5 sayı, 11.5 ribaunt, 2.5 asist, 1.5 top çalma. Çin'de ilk kez parkeye çıktığında 43 sayı 22 ribaunt yapmış (Oha!). Playoff sıralamasının belli olacağı normal sezonun son maçındaki istatistikleri: 41 sayı, 18 ribaunt.
Tabii Çin Ligi'ni abartmamak lâzım. 30 küsür maça çıkan JR Smith 35 sayı, 7.5 ribaunt, 4 asistle oynadı meselâ. Fakat Chandler'ın JR gibi oyunu domine etmek, sürekli şut kullanmak, ayna karşısında "daha çok süre alsam şimdiye Kobe olurdum" diye kendi kendine konuşmak gibi hevesleri yok. İşte Chandler'ın bir başka özelliği daha: Takım oyuncusudur. Şut ritmini bulmak için insiyatif kullanmak zorunda değildir. Hücumun bir parçasına, hatta uzvuna dönüşür. Kariyerinin ilk senesini çıkarırsak NBA istatistikleri şöyle: 15 sayı(%45), 5.5 ribaunt.
Tabii Çin Ligi'ni abartmamak lâzım. 30 küsür maça çıkan JR Smith 35 sayı, 7.5 ribaunt, 4 asistle oynadı meselâ. Fakat Chandler'ın JR gibi oyunu domine etmek, sürekli şut kullanmak, ayna karşısında "daha çok süre alsam şimdiye Kobe olurdum" diye kendi kendine konuşmak gibi hevesleri yok. İşte Chandler'ın bir başka özelliği daha: Takım oyuncusudur. Şut ritmini bulmak için insiyatif kullanmak zorunda değildir. Hücumun bir parçasına, hatta uzvuna dönüşür. Kariyerinin ilk senesini çıkarırsak NBA istatistikleri şöyle: 15 sayı(%45), 5.5 ribaunt.
Chandler'ın kontratı yazın bitiyordu, sözleşme yenileme kararı aldı. Ben yine de Denver'da kalmayacağını düşünüyorum. Sezon sonunda kontratı biten (1 sene opsiyonlu) başka bir oyuncu daha var: Javale McGee. Ben Chandler'ın yerinde olsam, kariyer planlarımı McGee'nin koordinatlarına göre yapardım. McGee Denver'da kalacaksa başka bir takıma, hatta Doğu Konferansı'na giderdim. Zaten Javale McGee süt kardeşim olsa evlatlıktan istifa eder, kendime yeni bir anne bulurdum diye düşünüyorum. Du bakalim n'olacak?
RONNY TURIAF, MIAMI
Denver yönetimi şahane bir rol oyuncusuna kavuşmanın mutluluğuyla Ronny Turiaf'ı serbest bıraktı. Turiaf, Nene takasında Javale McGee'yle birlikte gelmişti. Sonuç herkes için iyi oldu. Turiaf pozitif bir oyuncudur. Dakika bulamayacağı bir takımda kıç büyüteceğine pota altı zayıf olan bir takımda hoplayıp zıplasın. Pota altı zayıf deyince akla hemen Miami geliyor tabii. Haber duyulur duyulmaz Turiaf'ın üstüne atladılar. Sakatlıklar sebebiyle performansı düşmüş olabilir ama risksiz transfer dedikleri bu olsa gerek. Takımın moraline en ufak zarar vermez, aksine tüm arkadaşlarıyla iyi geçinir. Soyunma odasında herkese destek olur. Saha kenarında amiyane tabirle takıma gaz verir. Spektaküler hareketleri coşkuyla karşılar, güzel pasları alkışlar.[1]... En önemlisi, enerjisini parkelere de taşır. Asla bencillik yapmaz. Orta mesafe şutlarında belli bir istikrarı var (Gerçi Bosh ve Haslem da o açığı kapıyorlar.). Hareketliyken topu aldığında potaya yönelebilir (Özellikle LeBron bu özelliği verimli kullanacaktır.). Rakip pota altı oyuncularını (Amar'e, Boozer...) zor durumda bırakabilecek birkaç post-up numarası vardır. Daha da ne olsundur?
Sürekli enerjisinden bahsediyorum ama asla çok ribauntçu bir oyuncu olmadı (4-4.5 ribaunt). Genelde enerjik oyuncular çok ribaunt aldıkları için söylediklerim paradoks gibi gelebilir. Fakat ribaunt enerjiden çok zamanlamayla alakalıdır. Hatta daha da ileri gideyim. Ribaunt zamanlamadan çok parmak ucu hassasiyeti ile ilgilidir. Yani Miami'nin ribaunt sorunu çözülmedi. Lakers, Bulls, Oklahoma, Dwight Howard (Orlando değil), hatta Memphis onları zorlayacak takımlardan birkaçı. Haftalardır Chris Kaman'ın peşinde koşuyorlar. New Orleans iflas bayrağını çekip NBA yönetimine devredilince takıma reset atmaya karar vermişlerdi. Chris Paul yazın takımdan ayrıldı. Lakers CP3 ile anlaşmaya varmıştı ama NBA yönetimi "siz çok güçlü oldunuz" deyip Clippers'ı tercih etti. Hâlâ Hornets'i idare eden yönetim Kaman'ın Miami'ye gitmesine göz yummayacaktır. Şampiyonu lig yönetimi tayin etmiş gibi görünebilir. Hatta birkaç sene içinde Miami ligi domine edip hanedana dönüşeceği için David Stern Los Angeles ya da Chicago'da suikaste kurban gidebilir. Ben de sinirden mahalleli çoluk çocuğu keserim artık. Yapma Stern. Seneler boyu sürecek Chicago-Miami rekabetinin heyecanından mahrum kalmayalım. Oklahoma-Miami finallerini keyifle izleyelim. Durant ve Rose birkaç kere finalde karşılaşsınlar. New York bu seviyeye çıkmaya çalışsın (Oha! Sonuncusu şakaydı).[2]
Kaman abartı olurdu, Turiaf tam oldu. Youtube'u karıştırırken Turiaf'ın bir videosunu buldum. Arkada Outkast'in eğlenceli bir parçası varmış, hemen ekleyeyim dedim. En kötü hip-hop'çıların "Say muh neim biatch! Mothafucka" diye bağırdıkları basketbol videolarını pek sevmiyorsanız çekinmeyiniz, tıklayınız
GILBERT ARENAS, MEMPHIS
Arenas'ın anlatılacak pek bir yanı yok. Çatlağın teki. Draft ilk turunda seçilmeyince azmedip all-star seviyesine çıkan, Golden State ve Washington aynı parayı teklif edince yazı tura atıp kariyerini şekillendiren, 3'lük çizgisinin birbuçuk adım gerisinden son saniye basketini atıp, henüz şut girmeden galibiyeti kutlayan, "Bu gece 50 sayı atacağım" deyip 30 şutta 14 sayı bulabilen fantastik bir arkadaşımız. Washington'da yaşanan silâh skandalı[3] takımdan gönderilmesine, yaşadığı sakatlıklarsa piyasa değerini kaybetmesine sebep oldu. Tekrar çıkış arıyor. All-star öncesi Lakers'a gideceği konuşuluyordu. Los Angeles ekibi guard ihtiyacını karşılayınca başka bir iddialı takıma, Memphis'e gitti.
Memphis Batı Konferansı'nın iddialı takımlarından biri. Geçen sene kimse başarılı olmalarını beklemiyorken hırslandılar. And içtiler, "playoff'lara kalana dek sakallarımızı kesmiyoruz" dediler. Memphis 5 sezon sonra playoff'lara kalınca huzurla sakallarını kesen oyuncular önce 1 numaralı seribaşı San Antonio'yu devirdiler. Ardından Oklahoma ile yedinci maça dek savaştılar. Konferans Finali'ne çıkamadılar ama herkes heyecan içindeydi. Ve aynı heyecanı bu sezona taşımayı başardılar.
Memphis topa sürekli baskı yapan, çok iyi dış savunma yapan, uzun ve kalıplı pota altı oyuncularıyla rakibe geçit vermeyen bir takım. Marc Gasol'ün pas yeteneği sayesinde hücumda da topu çok iyi paylaşıyorlar. Randolph ve Gasol hem ribaunt, hem boyalı alan sayılarında ligin en üst sıralarında. Rudy Gay, Mayo, hatta Conley gibi işler sıkışınca belli roller alabilen oyuncuları mevcut. Yüzlerce gazetecei Tony Allen'ın şu an NBA'deki en iyi savunmacı olduğunu iddia ediyor. Ne eksik? Şut.
Sene olmuş 2012. Kimse Arenas'ın LeBron'lu Cleveland'la Doğu Şampiyonluğu için savaştığı, rakip potaya 40 sayı bıraktığı günlerdeki gibi dönmesini beklemiyor. Memphis cephesinin aradığı belli: İsikrarlı bir dış şutör, takımın pas trafiğini bozmayacak, aksine zenginleştirecek bir guard, kritik anlarda sakin kacalak bir çift bilek. Arenas puzzle parçası gibi oturdu. Eğer sağlığına kavuştuysa (şüpheli) ve "deliyim, delişmenim" diye parkede gezinmeyecekse şahane transfer. Memphis başarıyı Iverson'ı gönderip gençlere dönünce yakalamıştı. Arenas hamlesiyle daşa dönmediler mi? Iverson saf skorer. Topa hükmettiği için hücumların çoğu onun üstünden döner. Arenas vakası ise daha farklı. Kendini hücumun organik bir parçasına dönüştürebilen Arenas, Grizllies'e güç katacaktır. Gibi görünüyor şimdilik.
Memphis topa sürekli baskı yapan, çok iyi dış savunma yapan, uzun ve kalıplı pota altı oyuncularıyla rakibe geçit vermeyen bir takım. Marc Gasol'ün pas yeteneği sayesinde hücumda da topu çok iyi paylaşıyorlar. Randolph ve Gasol hem ribaunt, hem boyalı alan sayılarında ligin en üst sıralarında. Rudy Gay, Mayo, hatta Conley gibi işler sıkışınca belli roller alabilen oyuncuları mevcut. Yüzlerce gazetecei Tony Allen'ın şu an NBA'deki en iyi savunmacı olduğunu iddia ediyor. Ne eksik? Şut.
Sene olmuş 2012. Kimse Arenas'ın LeBron'lu Cleveland'la Doğu Şampiyonluğu için savaştığı, rakip potaya 40 sayı bıraktığı günlerdeki gibi dönmesini beklemiyor. Memphis cephesinin aradığı belli: İsikrarlı bir dış şutör, takımın pas trafiğini bozmayacak, aksine zenginleştirecek bir guard, kritik anlarda sakin kacalak bir çift bilek. Arenas puzzle parçası gibi oturdu. Eğer sağlığına kavuştuysa (şüpheli) ve "deliyim, delişmenim" diye parkede gezinmeyecekse şahane transfer. Memphis başarıyı Iverson'ı gönderip gençlere dönünce yakalamıştı. Arenas hamlesiyle daşa dönmediler mi? Iverson saf skorer. Topa hükmettiği için hücumların çoğu onun üstünden döner. Arenas vakası ise daha farklı. Kendini hücumun organik bir parçasına dönüştürebilen Arenas, Grizllies'e güç katacaktır. Gibi görünüyor şimdilik.
FISHER ŞAMPİYONLUK KOVALAYACAĞI BİR TAKIMA GİTTİ
Fisher hakkında yazacak pek bir şey kalmadı. Birbuçuk senedir Miami peşindeydi. Hem soyunma odasında tecrübeli bir veteran, hem de kritik anlarda soğukkanlı bir şutör arıyorlardı. Fisher kontratının son senesinde Houston'dan alacağı paradan vazgeçip serbest kaldı. Kariyerinin sonunda şampiyonluk hedefleyen bir takımda oynamak istiyordu. Herkes Miami'ye gideceğini düşünürken OKC yönetimi genç kadroyu pozitif etkileyebilecek Fisher'ı kaçırmadı. Şu form ve fizikî hâliyle oynadığı takıma yarardan çok zarar getirebilir gibi görünüyor ama Thunder'da küçük bir rol alabilir. Aslında Kevin Durant gibi olgun bir süper yıldız varken çok çok gerekli bir hamle olduğunu söyleyemeyiz. Thunder Scot Brooks'u (Herif adeta Ateşten Gömlek amk) göndermeli ve "takımın yarısı (Durant, Westbrook, Harden...) hücum etsin, diğer yarısı (Ibaka, Perkins...) zinhar şut atmasın" taktiğinden vazgeçmeli. Bu kadar özel oyuncuların olduğu bir takımı izlemek işkenceye dönüşüyor. Bile bile kötü basketbol seyrediyoruz.
MEMO ?
Mehmet Okur ne yapacak? Senelerdir sakat. Nets, Gerald Wallace karşılığında Portland'a göndermişti. Tüm takımı yenileyip, camia üstüne çöken lâneti yok etmek isteyen Portland, Memo'yu serbest bıraktı. Türkiye'ye dönebileceği konuşuluyor. Şimdilik boş bırakıyorum. İstikameti kesinleşince yazarım.
***
[1]LeBron'un Cleveland günlerini hatırlayın. Arkadaşlarıyla şakalaşan, "showtime"vari basketboldan zevk alan, fantastik asistlerden haz duyan bir insan. LeBron kazanmayı obsesyon hâline getirmediği için eleştirilmeli. Fakat unutmayalım ki, asla bencil olmadı. Yakaladığı istatistikler oyunun doğası gereği (Ya da herifin atletik özellikleri doğaüstü.). Tüm takım lise öğrencileri gibi beraber hareket edince, güzel hareketleri kutlayınca mutlu oluyor. Turiaf'ın getirdiği hava en çok onu mutlu edecektir.
[2]New York bu kadroyla yola devam ederse hayallere, nostaljiye devam: "Willis Reed 7. maçta Wilt Chamberlain'i nasıl da denize dökmüştü", "Frazier basketbola dönecek diyorlar", "Ewing o turnikeyi nasıl kaçırır"...
[3]Arenas, takım arkadaşı Crittenton ile poker oynarken tartıştı. Kavga büyüdü, soyunma odasına tabancalar götürüldü. Bireysel
silahlanmaya karşı çıkmak için ismini 'Bullets'tan 'Wizards'a çeviren
camia deliye döndü. Normalde oyuncuların özür dilemesi beklenir. Arenas ise maç öncesi silâh şov yapmayı tercih edecekti.
No comments:
Post a Comment