Monday, March 26, 2012

Mart 2012: Miami Heat vs OKC Thunder

Spurs, Lakers, Celtics... 2000'lere damga vuran süper yıldızlar ve efsanevî takımlar sonbaharlarını yaşamaktalar. LeBron, Howard, Paul, D-Will kariyerlerinin zirvesinde. Genç oyuncular MVP yarışını domine etmeye başladılar bile: Durant, Rose...(1) Genç basketbolcular yeni süper takımlarda top sektirdikçe yeni rekabetler doğuyor. Meselâ Thunder-Heat ya da Bulls-Heat. Tansyion artmış değil, henüz birbirlerinden nefret etmiyorlar ama on yıllardır NBA izleyenler nereye gittiğimizin farkındalar. Spoiler vereyim: Birkaç sene içinde Bulls ve Miami rekabeti çok karışık bir hâl alacak. Yalnızca takımlar arasındaki rekabetten değil, pek çok şahsî husumetin körüklediği kompleks bir yapıdan bahsediyorum. Play-off'larda karşılaşıp sürekli birbirlerini eleyecekler. Noah, Wade, Rose ve daha pek çok oyuncu sonraki playoff'lara dek bunun intikamını alıp yüzüğe ulaşmak için kendini motive edecek. Parkelerde atmosferin anbean gerildiğini hissedeceğiz: sözlü sataşmalar, tartışmalar, hatta kavgalar...

Gelecek vaad eden rekabetlerden "OKC vs Miami"nin bu sezonki ilk ayağına dün gece şahit olduk. Pek çok rekabette yıldız oyuncular başka mevkilerde oynadıkları için karşı karşıya geldiklerini pek görmeyiz. Kobe vs Duncan, Duncan vs Nash... Bazı rekabetlerdeyse yıldız oyuncular kendilerini hücuma saklayabilmek için birbirlerini savunmazlar. Meselâ Lakers vs Celtics finallerinde Kobe ve Pierce birbirlerini savunmazlardı. Bu defa LeBron ve Durant'in birbirlerini savunmaktan başka çareleri yok. Her iki takımın en önemli yıldızı karşı karşıya gelince, Wade de Westbrooke ve Harden'la uğraşınca maçın zevki katlanarak artıyor. Gelecekte çok daha büyümesi beklenen bu rekabetin ilk demlerini seyretmek için televizyonun karşısına geçtim. Kaçıranlar için özet NBA TV özet geçiyor:

Daha gergin geçmesini bekliyordum ama Oklahoma'nın maç boyu 10 sayı önden gitmesi atmosferin kızışmasına engel oldu. 4. çeyreğin ortalarında Miami oyundan düştü. Kevin Durant'in mük-kem-mel oyunuyla Thunder galibiyete uzandı: 28 sayı, 9 ribaunt, 8 asist. Başrolde Durant vardı elbette. Fakat aslan payını Miami pota altına veriyorum. Neden mi?

Aklı başında basketbol yorumcularının çoğu, iki senedir Oklahoma'nın kötü basketbol oynadığını söylüyor. Ligin en güçlü ve en derin kadrolarından birine sahip olmalarına rağmen Finaller'e kalamadılar. Takımda iç-dış dengesi diye bir şey yok. Ön alan oyuncuları savunma yapıyor, kısalar ise şut atıyor. Bir dakika soluklanıp basketbolun temeline inelim. İç-dış dengesinin önemi nedir? Eğer dış şut tehdidiniz yoksa rakip savunmalar içeri gömülür ve boyalı alandan sayı üretmenizi imkânsız hâle getirirler (bkz. Lakers), oyunun dengesi allak bullak olur. Oklahoma'da ise tam tersine rastlıyouz. Pota altı oyuncuları sayı tehdidi oluşturamadıkları için rakip savunmalar yalnızca Durant, Westbrook ve Harden üçlüsüne konsantre olabiliyorlar. Bu nedenle Thunder çok daha zor şutlara yönelmek zorunda kalıyor. Durant ligin en iyi hücumcusuna(2) dönüştüğü için el üstünden, düşerken, 20 metreden sayı atmakta zorlanmıyor. Hatta ölüm döşeğinde basket atabileceğini düşünmeye başladım. Westbrook ve Harden da topa hükmedip bireysel yetenekleriyle hücumu şekillendiriyorlar. Paslaşma sıfır, modern basketbolun bir numaralı silâhı olan pick&roll neredeyse yok. Tüm hücum bireysel yeteneklere emanet edilmiş. Fakat normalde sayı üretemeyen pota altı oyuncuları Miami karşısında muhteşem oynayınca Oklahoma cephesinde işler yolunda gitti.

Perkins (4.5 sayı ortalamasıyla oynuyor.) sezonun en yüksek sayısına ulaştı: 16. Sezonu 9 sayı ortalamayla oynayan Ibaka ise rakip potaya tam 19 sayı bıraktı.

Miami'nin pota altı korkunç bir hâlde. Pota altını iyi savunamıyorlar. Birileri oralarda duruyor ama işlevleri yok. Hologramik savunma mübarek. Görüntü var, ses yok. Hücumda da işler çok farklı değil. Pivot pozisyonunda bitiricileri yok. Geçtiğimiz günlerde kadroya kattıkları Turiaf (5-6 sayıyla oynar), 5 numaradan sayı üretebilecek tek oyuncuları (Oha!). Rakip savunmalar dış oyunculara, Wade ve LeBron'a konsantre olabiliyorlar. Pota altında savunulacak pek oyuncu olmadığı için penetre eden Wade ve LeBron'a çok iyi yardım savunması getirebiliyorlar (risksiz show up'lar, hücum faul fırsatları...). Oyun gittikçe daha çok sıkışıyor. Hele play-off'larda takımlar günler boyu rakiplerinin zaaflarını çalışıp, yeni oyun stratejileri belirledikleri için Oklahoma (Takımın yarısı atar, yarısı tutar), Miami (Pota altı boş. Savunmada yıldızlara konsantre ol, hücumda kendi uzunlarını kullan.), Celtics (Atletik yetenekleri zayıf, oyun kurucuları şut atamıyor. Rondo'yu serbest bırak diğer dört oyuncunun şut atmasını engelle.), Lakers (Dış şut tehditleri zayıf. Kobe'yi tut, diğer oyuncular pota altına gömülsün.) gibi temel zaafları olan takımlar problemler yaşıyorlar. Bu sebeple aradan Mavericks gibi pek şans verilmeyen takımlara sıyrılabiliyorlar. Tabii LeBron ligin en iyi pasörlerinden biri, Wade'in de ondan çok aşağı kalır yanı yok. Trafikte oyunun sıkışmasını bir nebze engelleyebiliyorlar am Mike Miller olmayınca dış şut tehditleri de zayıflıyor. Meselâ dün akşam Battier, özellikle maçın başında bulduğu boş şutların çoğunu değerlendiremedi. Play-off'lar geldiğinde Chris Bosh sezon başındaki formunu yakalayamazsa Miami'nin işi zorlaşacak.

Son olarak maçtan bir enstantane anlatayım. Dün akşam Oklahoma öne geçtiği için tansiyonun yükselmediğini söylemiştim ama istisnası var. Perkins'in ayağı Wade'in suratına gelince küçük bir gerginlik yaşandı. Hiç alevlenmeden konu kapanmış gibi göründü ama Wade'in bakışları oluşabilecek şahsî husumetlerin küçük bir örneği.
Adamın bakışlarından ölüm akıyor resmen. D-Wade kin besleyen bir oyuncu değildir ama bir sonraki maç (4 Nisan) kendisinden dev bir performans bekleyebiliriz. Aklıma geçen seneki smaç geldi hemen.

Tribünleri görünce heyecanlanmıştım(3) ama büyük umutlarla başlayan maç, "eh işte" diye bitti. Gelecekte büyümesini beklediğimiz rekabetten şimdilik bu kadar.

*

(1)Rose vs Durant: Rose vs Durant rekabetini hafife alıyoruz. Nedenini anlayabilmiş değilim. Biri Doğu'da, biri Batı'da. Her ikisi de 23 yaşında. Her ikisi de önce basketbolu düşünüyor. Her ikisi de LeBron ve tayfası gibi eğlenceli olmaktan değil, sessiz sedasız iş yapmaktan hoşlanıyorlar. Her ikisi de güçlü takımlarda oynuyorlar. Hâlâ tam farkına varamadık ama gelecekte bu ikiliden çok fazla hikâye çıkacak.

(2)Kobe hâlâ en teknik, en iyi fundamental'a sahip oyuncu ama Durant ligin en iyi skoreri ünvanını kazanmak üzere. Şutları zaten tanrısal seviyelere ulaşmıştı ama oyununu geliştirdiği çok net belli oluyor. Sırtı dönük oyunu hiç bilmezdi. Yaz aylarında birkaç önemli numara öğrenmiş. Saha görüşü zayıftı. Hatta top kaybı ortalaması, asist ortalamasından daha fazlaydı. Bu sezon hem 4 asist sınırına dayandı, hem de akıllı paslar vermeye başladı. Ribaunt ortalaması zaten uçtu: 8+. Süper skorerden komple süper yıldıza dönüştü. Hayran hayran izliyoruz.

(3)Oklahoma'nın seyircisi çatlak. Elbette ki Türkiye, Yunanistan gibi ülkelerle ile kıyaslayamayız ama "de-fans" demeye üşenen, tezahürat bulmaktan aciz Amerikanya tribünlerinin çok çok üstünde. Philly, Sacramento, Celtics (play-off'larda), MSG (başarı geldiğinde tam destek verir, başarısızlıkta tüm oyuncuları rastgele yuhalarlar) taraftarları ünlüdür ama Oklahoma şu an 1 numaraya yükselmiş durumda. Play-off'larda bütün tribünler geçen sene olduğu gibi aynı renkt-shirt giyecekler.

No comments: