LeBron James son dört senede üçüncü kez en değerli oyuncu seçildi (Saatler içinde resmileşecek.). 27 sayı, 8 ribaunt, 6 asist. Klasik LeBron istatistikleri. İnsanın "neler oluyor" diye bağırası geliyor. Dikkatli bakınca daha da etkileyici olduğunu fark ediyoruz üstelik. Saha içi isabeti %53; kariyerinin en yüksek yüzdesi. Tıpkı 3'lük yüzdesi gibi (%36). İşin garibi, çaylak sezonu dahil asla bu kadar az 3'lük denememişti (Evet, oyuna bakış açısı gelişti. Sürekli abidik gubidik Heat Check'ler yapmıyor artık.) Serbest atışlarda ilk kez %77'nin üstüne çıktı. Sanıyorum sayı konusunda sınıfı geçtiğini söyleyip diğer alanlara geçebiliriz.
Ligin en iyi 5-6 savunmacısı arasında gösteriliyor. Rakip kısalara baskı yapan, atletizmi ve basketbol iq'suyla pas kanallarını domine edip sürekli top çalan, forvetleri bunaltan bir oyuncuya dönüştü. Üstelik uzun forvet savunurken Gasol, Garnett, Love gibi basketbolcuların topla buluşamaması için harcadığı çaba herkesi hayran bırakıyor (Gasol topu aldıktan sonra geçmiş olsun zaten, LeBron'un yapabileceği pek bir şey kalmaz. Esas hedef belli: topun rakip PF'ye gitmemesi.). Böyle boş boş konuşmama gerek yok. Üşenmeyip şu linke tıklayınca ne demek istediğim anlaşılacak zaten. Tabii esas delilik, müdafaada bu kadar efor harcayan bir basketbolcunun point forward olduğu için hücumu yönetmesiyle başlıyor.
Oyun kurucu forvetler 80'lerden beri basketbol sahnesinde. İlk akla gelen örnek belli: Larry Bird. Don Nelson'ın bol bol kullandığı bu tip oyuncuların günümüzdeki en büyük temsilcisi de LeBron; ribaundu aldıktan sonra topu rakip sahaya taşıyor, hızlı hücumları yönetiyor (LeBron vakasında aynı zamanda muhteşem bir bitiriciyle karşı karşıyayız.), kendini oyunun merkezine monte ediyor (asist yapmasa bile), potaya sırtı dönük durduğunda 3'lük çizgisinin dışında bekleyen veya cut yapan oyuncuları besliyor. Kağıtta yazan 6.2 rakamından çok daha büyük katkısı var (LeBron sahadayken Heat +13 sayı atıyor.). Tüm ligdeki en iyi 5 pasörden biri zaten.
Clutch. LeBron'un kritik anlarda ortaya çıkmadığını maçları izleyen herkes biliyor. Herhangi bir istatistikle bunun aksini kanıtlamak mümkün değil. Fakat tamamen işe yaramadığını söylemek de çok saçma (En azından normal sezon için.). Tüm ligde kritik anlarda en çok sayı üreten 17. oyuncu. Yüzdesinin 39'a düşmesi hoş değil elbette ama çok korkunç olmadığı aişkar (Mesela bu istatistiklerin ağa babalarından Kobe bu sene kötü atıyor: %33). Kritik anlarda en çok asist yapanlar listesinde de 7. sırada üstelik (Tabii pas vermesinden çok müşterek hücumu bir kenara bırakması, arkadaşlarıyla bir yastıkta kocamak yerine o anları domine etmesi bekleniyor.).
Sezon boyunca Miami Heat pek çok engelle karşılaştı: Tribünleri dolduran LeBron-Hater'lar, Wade'in asla bitmeyecek sağlık problemleri, kötü yedekler... LeBron dört pozisyonu hem kalıbı, hem de rakamlarıyla doldurmayı başardı (Abartmıyorum. Bu sezon aldığı dakikaların %24'ünde PF olarak oynadı mesela.). Sayı, asist ve ribaunt departmanlarında takımının lideri.
Şimdi bir organizma düşünün ki takımın en iyi savunmacısı olsun, blok tehdidi sebebiyle rakip kısaları turnike atmaya çekinir hâle getirsin, tüm hücumları yönetsin, zerre bencillik yapmasın, takım arkadaşlarını daha iyi oyunculara dönüştürsün, en çok ribaunt alan oyuncu olsun, olağanüstü yüzdelerle sayı atsın, yaptığı fantastik smaçlarla tribünleri maçın içine çeksin ve playoff'lar öncesi 3. vitesi geçmeyen takımını şahane galibiyet yüzdesine ulaştırsın. Övgüler, methiyeler, serenatlar... Hepsini hak ediyor; MVP ödülünü de. Delicesine nefret edenler bile böylesine muhteşem bir performansı görmezden gelemezler. Karşısında 2006 Kobe ya da 2000 Shaq gibi bir rakip olmadığı için MVP ödülünün başka bir isime gitmesi skandal olurdu zaten. Şimdi Napolyon'u çevirip kıçına bakalım.
Tarihte 3 kere MVP ödülü kazanabilmiş 8 basketbolcu var: Jordan, Kareem, Russell, Wilt, Magic, Bird, Moses ve LeBron. Listedeki isimlerin tamamı Tanrı kıvamında. Fakat aralarında şampiyonluk kazanamamış tek isim var: James. "Artık bu ayıbı örtmen lazım" gibi saçma salak bir paragraf yazacak değilim. Zaten başarısız olursa tüm Dünya bardaktan boşalırcasına LeBron'a yüklenecek; eleştiriler, espriler, taşak muhabbetleri...
2005 civarı Kobe'nin ne halde olduğunu hatırlıyor musunuz? Günah keçisi ilan edilmiş, medyanın paramparça ettiği, her arenada yuhalanan bir adam. Kobe bir şekilde milyarlarca insanın yaydığı negatif enerjiyle beslendi. İnsanların kendisini sevip sevmemesi umrunda bile değildi (Kamera karşısında iyi adam imajı çizmeye gayret ediyor tabii.). Tek hedefi vardı: Önüne çıkan herkesi ve her şeyi yok etmek. LeBron ise sevilmek istenen bir adam. Eğlenmek, mutlu olmak istiyor. Miami'ye gittiği gün kara çocuk olacağı, yüzük kazanana dek nefretle karşılanacağı belliydi. Hele şükür yeni ünvanını kabul edip nefretle başa çıkmayı öğrenmeye başladı sanki gibi galiba sanırım. En azından üstünde 16 yazan dişlikleri takıp yalnızca playoff'lara odaklandığını ve 16 galibiyet hariç hiçbir şey (örneğin MVP ödülü) düşünmediğini anlatmaya çalışıyor. Üçüncü MVP ödülü çok büyütülecek şey değil (Zaten 5 6 tane kazanabileceğini biliyoruz.), LeBron için gerçek sezon yeni başladı.
Eğer playoff'lardan yine boynu bükük ayrılırsa neler olacağı belli zaten. Mesela Magic'in yaptığı esprilerin (Elbette ki ciddi değildi. 90'ların ortasında televizyon şovu yapmaya çalışan, eğlenmeyi çok seven bir adamdan bahsediyoruz. Birkaç senedir daha sessiz sakin bir tribe girdi gerçi.) üstünden bir yıl bile geçmedi: "Pek çok oyuncu şampiyon olacak... LeBron hariç."
No comments:
Post a Comment