Tuesday, June 5, 2012

Heat vs Celtics (4. Maç)

Scarface'in sonunda kayışı koparıp herkesi tarayan Al Pacino'yu hatırladınız mı? Hah, Joey Crawford o karakterin makineli tüfek yerine düdük kullanan versiyonu; teknik fauller, oyundan ihraçlar, bitmek bilmeyen hücum faul kararları... Üstelik yanında bir başka efsane daha vardı dün akşam: Bill Kennedy. Adam bildiğin düdük virtüozu. Maç yönetmekten çok düdükteki hünerlerini sergilemek için TD Garden'a gelmiş meğer. Tabii iki takımın birbirlerinden nefret etmeleri, maçın sert müdahalelerle dolu olması düdüklerin sayısını artırıyor ama hakem triosunun 2.486.732 yanlış karar vermesi maçın cılkını, suyunu ve bokunu çıkardı.

LeBron 6 faul ile oyun dışı kaldı. 2008'den beri ilk kez (Playoff'larda daha önce başına gelmemiş.). Heat'in en önemli savunmacısı olan, rakibin en etkili kısalarıyla, hatta bazen uzunlarıyla eşleşen, sürekli ribaunt mücadelesi veren (2012 Playoff ortalaması 9. Ne!?) LeBron'a pek düdük çalınmaması herkese garip geliyor. Süper yıldızlara gösterilen toleransın da sınırları olmalı. Mesela tüm Indiana serisi boyunca kaç faul yapmış? 3 (ÜÇ!). Sezon ortalaması 1,5'un altında. Faul yapmaksızın müdafaa yapmaya çalıştığını (bkz San Antonio) ve bunu belli ölçüde başarabildiğini biliyoruz ama insaf. O kadar da değil. Tabii dün akşamki 6 faul, hakem triosunun dingillikleri sebebiyle geldi maalesef.

Clutch. LeBron normal sürenin son dakikasında mega&süper mühim bir 3'lük sokmasına rağmen son pozisyonda Haslem'a pas verdi. Son saniye şutlarında mimli olduğu malum ama hata Spoelstra'nın çizdiği oyunda (1 milyonuncu defa: Neden  son topta LeBron&Wade pick&roll oynamıyor?) Celtics, LeBron'un sağa penetre etme planını yok edince pas vermeye mecbur kalmıştı (Pas kötü ama o koşullarda şutu zorlaması abuk subuk olurdu.). Anlayacağınız, coşmaya lüzum yok. Hele Wade'i 2'lik yerine 3'lük denediği için eleştirmek çok saçma. Eğer maçı ikinci uzatmaya taşısa, LeBron'dan mahrum kalan Heat mağlup olacaktı zaten (%90). Üstelik %27'yle 3'lük atmasına rağmen kullandığı şut az kalsın baskete dönüşecekti. Boston'da herkes topun potaya gireceğini zannettiği için birkaç saliseliğine intihar etmeye karar vermiş. Doc Rivers ise şöyle söylüyor: "Red o şutun girmesine izin vermez. Boston Garden'da olmaz."

Rivers'ın sözleri birkaç sene önce çıkan OLAĞANÜSTÜ güzellikteki bir reklamı hatırlattı bana; Bird&Magic'in, ezelî rekabetlerin asla ölmeyeceğinden bahsettikleri Finaller promo'su. "Lan hepimizin bildiği reklamdan niye bahsediyorsun" diye bağırmadan önce videoyu 4. saniye civarına getirin. Larry Bird'in omzunun üstünden Garden'ın hayaleti geçecek.
                     

Celtics ilk yarıda 61 sayı atmasına rağmen 2. devre+uzatmada yalnızca 31'e ulaşabildi. Bu tabloda en önemli etkenlerden biri, Heat'in ilk yarıda afyon çekmiş çiçek çocuklar gibi gezinmesi, özellikle zayıf taraf (weakside) savunmasında tamamen hareketsizleşmesi (İkinci yarıdaysa hareketlendiler.). Tabii Rondo'nun dillere destan dengesizliğinden bahsetmeden olmaz. Adamın performansı med-cezir gibi. Başka ne desem, bilemedim. Aylardır Rondo'yu anlatabilmek için Türkçe'nin tüm imkânlarını tükettim. Söyleyecek sözüm kalmadı artık.

Son olarak garip iki not:
1. LeBron Mozart dinliyormuş. Bir ara "televizyon izlemiyorum, van Gogh tablolarına bakıyorum" diyecek sandım.
2. Ray Allen maç öncesi ayak tırnaklarını yeşile boyamış: "Celtics ruhunun içinde olmalısın." En son yeşil pedikür yaptırdığında Celts 2010 Finalleri'ne kalmıştı.

No comments: