Friday, April 13, 2012

ICEMAN

Gervin'i herkes tanıyordur. "Finger roll"un(1) mucidi olarak biliriz. Oysa maçlarını seyredince bunan çok daha fazlası olduğunu görüyoruz. Ice tarihin gördüğü en büyük dış skorerlerden biri. Yüzük kazanamamış pek çok basketbolcunun peşini bırakmayan lanetle boğuşuyor: Unutulmak. Hiçkimse Ice'ı unutamaz, hiçkimse. Fakat seneler geçtikçe büyüleyici basketbolu sönükleşecek ve taraftarlar için uzak bir hatıraya dönüşecek(2).

Gelmiş geçmiş en büyük dış skorerleri düşünün (Jordan, Kobe, Iverson, West, T-Mac, David Thompson, Durant, Oscar, 'Nique...). Kimleri çıkaracağınızı bilemem ama Ice'ı ilk 3-4 isim arasına almak zorundasınız(3). Olağanüstü bir orta mesafe şutörüydü. Maçları seyredince insan şaşkınlıktan tuğla sıçıyor. Önce çelimsiz ipince bir herif görüyorsunuz, sonra ardarda şut yağdırdığını. En zor açılardan bile şut atabilen, baskete ulaşmak istediği pozisyonda panyayı kullanabilen (dipçizgide durup 5 metreden Duncan şutları fırlatan bir deli düşünün.), kaçırmaksızın 10 şut sokabilen (rahat rahat yapıyor bunu.) akıl almaz bir skorer. Şutlarının yanı sıra ellerinden büyü fışkırıyor. Topu her potaya bıraktığında sihirli bir şeyler olduğunu hissediyorsunuz. Üst üste sirklere yakışacak turnikeler izlemekten şaşıracak hal kalmıyor adamda. Ne zaman seyretsem beynim aktı, boş gözlerle ekrana bakakaldım.
                                                  
Ice 4 kere sayı kralı oldu. Kariyeri boyunca %50'yle 25.1 sayı attı (Oha!). Play-off'larda 27 sayı ortalamayla oynadı. 78 82 seneleri arasında kariyerinin zirvesindeyken (Amerika'da prime denilen nane) 30 sayı ortalama tutturdu. Tarihte en fazla 40+ sayı atan altıncı isim (Sırasıyla Wilt, Jordan, Kobe, Baylor, AI ve Ice). Daha ne olsun? En büyük skorerler tartışmalarında her zaman ismi geçmeli(4).

Kariyerinin büyük bölümünde (11 sene) San Antonio gibi küçük bir pazarda yeteneklerini sergiledi. New York veya Chicago'da oynasaydı her gün televizyonlarda olurdu muhtemelen. Üstelik San Antonio'nun bok gibi kadrolarla oynadığını, Gervin'i 2 all-star'la bile destekleyemediklerini biliyoruz. Ice asla winner olamadı. Şampiyonluklar kadar sayı krallıklarını ve taraftarları hayran bırakmayı da önemsedi. Yine de takımını sürekli play-off'lara taşıyabilmesi, 3 kere konferans finallerine yükselmesi etkileyici.
Tabii ki ayak fundamental'ı Jordan ve Kobe kadar mükemmel değildi. Tabii ki Durant ve T-Mac gibi 7 metreden istikrarlı şut atamıyordu. Tabii ki kritik anlarda ön plana çıkamadı(5). Fakat istediği gün 40 sayı atmaya karar verebilir ve bunu keslikle başarırdı. Üstelik bunu fark ettirmeden, bencilliğe kaçmadan yapabilecek yeteneğe de sahipti. Ve belki de büyülü ellerine lig tarihindeki başka hiçbir skorerde rastlamadık. Bunu anlatabilmek imkansız. Bunu maçları seyretmeden anlayabilmek mümkün değil(6). Ve maalesef kimse 70 sonlarından kalma Spurs maçlarını seyretmiyor. Sinirlendim amk.

*

(1)Parmak ucu hassasiyeti gerektiren meşhur bir hareket. Temel amacı belli: Topu potaya bırakmadan önce parmak uçlarınla döndür; top biraz daha fazla havalansın; blok yapmak isteyen rakip defans oyuncuları çaresiz kalsın. Wilt Chamberlain ilk deneyen basketbolcuymuş. Fakat Gervin bu hareketin şahıdır. Daha iyi yapabilen birileri lige gelmedi; ne Gervin'den önce, ne Gervinden sonra.

(2)Tıpkı savunması gibi. Gezegende bu kadar kötü defans yapan çok çok az süper yıldız vardır. Adeta hologramik savunma. Maçları seyredince sürekli şu sahneyle karşılaşıyoruz. Rakip Ice'la karşı karşıya kalıyor; birkaç salise sonra pota dibinde turnike attığını görüyoruz. Blok yapabiliyor muydu? Evet. Fakat Amar'e'nin de blok yaptığını biliyoruz.

(3)Iceman. Bu nick de gelmiş geçmiş en şahane nick'ler listesinde zirveye oynar herhalde.

(4)Sebebini pek anlayamıyorum ama ABA'den gelen basketboculara hak ettiklerinden daha az değer veriyoruz: Julius Erving (Dr J), George Gervin (Iceman), David Thompson (Skywalker), Artis Gilmore (The A-Train), hatta Moses Malone (Manchild)...

(5)Lakers'a attığı meşhur turnikeden sonra yayımlanan birkaç gazetede kritik anlarda ön plana çıkan bir oyuncu olduğuna dair yorumlara rastladım. Alakası yok. 4 kere 7. maça çıkmış ve hepsini kaybetmiş. 18 kere play-off serisi oynamış ve 10'unu kaybetmiş. Tek büyük skoreri olduğu takım, defalarca son anlarda maç kaybetmiş.
(6)Maçları izlemek deyince aklıma Jordan geldi. Her oyuncunun her oyuncuyla kıyaslanabileceğini düşünüyorum. İsteyen Hido'yu Larry Bird'le, beni Dr. J'ye kıyaslayabilir. Haliyle 70'lerin en iyi oyuncularını 2000'lerin süper yıldızlarıyla kıyaslamak kadar doğal bir şey yok. Fakat yalnızca istatistik kağıdına bakıp, kazanılan yüzükleri sayıp ciddi tartışmalara girenlerin beyinlerini yalamak istiyorum. Hiçkimse highlight'lara bakıp Jordan hakkında gerçek bir yargıya varamaz. Jordan'ın nasıl bir yaratık olduğunu kavrayabilmek için en az 50 maç seyretmek zorundayız. Kıyaslamalara girmeden önce maça nasıl hükmettiğine, tüm rakipleri nasıl çiğneyip tükürdüğüne şahit olmak zorundayız. Ne diyeyim. 90'lardaki Chicago'nun maçlarını seyretmek: 2.5 saat. Jordan'ın kendi iradesini maça kabul ettirişini, basketbol oyununu kölesine çevirişini seyretmek: Paha biçilemez.

No comments: