Tuesday, April 17, 2012

Zen Master

Phil Jackson'ın zen felsefesiyle ilgilendiğini, "Zen Master" nickiyle tanındığını, diğer koçlardan çok daha sakin olduğunu, oyuna müdahale etmeyi pek sevmediğini herkes biliyordur. Kendisine neden sakin olduğu sorulduğunda, Dennis Rodman'la çalışmadan önce daha hareketli olduğunu ama Rodman'ı sakinleştirebilmek için böyle bir yol seçtiğini söylemişti. Tabii ki tek sebep bu değil.

Pek çok Hint ve Uzak Asya inanç sistemini araştırdığı, kızılderili ritüelleriyle ilgilendiği, takımlarını da meditasyona teşvik ettiği biliniyor. Oyuncular üstünde pek çok teknik denermiş; "kendinizi Ay'ın üstündeki birer maymun gibi düşünün, bir noktaya odaklanıp sonsuzluğu görmeye çalışın, 15 dakika boyunca hiçbir şey düşünmeden sessiz durmaya çalışın[1]..." Bulls'tayken oyuncuları belli aralıklarla meditasyon yapıp net düşünebilme yeteneğine kavuşmaları için zorlardı mesela; "maçın her ânını ayrı ayrı görebilmelisiniz." Yine Bulls'tayken öfkelenmeden agresif olabilmek hakkında tüm oyuncularla uzun uzun konuşurmuş.

Konsantrasyon dışında özgüven konusunda da garip teknikler uyguladığı biliniyor. Herkesi bir odaya toplayıp sessizlik içinde kendi güçlerinin farkında olmaya davet edermiş. Ne yapmış olursa olsun, işe yaradığı belli. Yönettiği takımların özgüveni manyaklık seviyesindeydi. 20 sene boyunca koç olarak çalıştı ve her sene play-off'lara kaldı. İlk maçı kazandığı hiçbir seriyi kaybetmedi: 48-0 (Oha!). Öne geçtiği 54 seriden yalnızca bir tanesini kaybetti[2]. Ev sahibi avantajına sahip oldukları 46 seriden yalnızca bir tanesini kaybetti[3]. Normal sezon başarısını play-off'lara taşımak[4], kritik anlarda soğukkanlılığı ve konsantrasyonu korumak 90'lardaki Bulls'un ve 2000'lerdeki Lakers'ın en önemli özelliklerinden biriydi.

11 kere şampiyon olduğunu, en iyi yüzdeyle kazanan koç olduğunu, lig tarihindeki en büyük koçlardan biri (hatta birincisi) olarak gösterildiğini falan fıstığı herkes biliyor. Ben kullandığı garip tekniklerden bahsetmek için bu postu yazıyorum. Elbette ki Zen Master değil (Bunun için 60 sene inzivaya çekilip dağlarda dolaşmak gerekiyor herhalde.) ama spritüel muhabbetlerle gerçekten, hakikaten, cidden çok ilgileniyor. Mesela bazı budist ekollerde kullanılan meşhur bir laf var: "Yolda Buda'yı görürseniz, onu öldürün." Bir hayal ya da ideal uğruna insanın kendisini yok etmemesi gerektiğinden bahseden meşhur bir bilmeceymiş. Phil Jackson ise kitabında[5] şöyle yazıyor: "If you meet the Buddha in the lane, feed him the ball."

Kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle bir soru yöneltiyor gazeteci: "Kitabınızda oyuncular egolarını bir kenara bıraktığında ortaya çıkan bir enerjiden bahsettiniz. Tam olarak ne demek istemiştiniz?" Phil Jackson'ın cevabı şöyle: "Bir basketbolcu kendi arzularını bastırabildiğinde, bir atlet olarak sahip olduğu tüm yetenekler ortaya çıkar. Hiçbir şutu zorlamaz, repertuarında olmayan hareketleri denemez, kendi varlığını takıma dayatmaz. Çok garip ama bir oyuncu kendi yetenekleri doğrultusunda oynadığında kendi yeteneklerini aşar. Takım için daha büyük bir güce dönüşür. Topu elinizde 3 4 saniyeden fazla tutmak sizi odak noktası haline getirir ve belli bir odak noktası oluştuğunda takım yapısı çöker; rakip savunma sizi yakalar ve alan paylaşımınız mahvolur. Aslında bencillik yapmamak takım ruhu anlamına gelir. Takımın bir parça, bir vücut, bir enerji halinde var olabilmesi de diyebiliriz. Doğru hamleleri yaptığınızda takım gizemli bir şekilde tek parça halinde hareket etmeye başlar. Oyuncular güdüsel olarak bir sonraki hamlenin ne olduğunu, hangi anda yapılması gerektiğini fark ederler. Beden dışı deneyimlerden değil güdülerden bahsediyorum. Basketbolcular kendilerini unutup takımı düşündüklerinde, birbirleriyle bağlantı kurduklarında, herkes oyunun akışına kendini kaptırıp senkronize olarak hareket edebildiğinde takım bir elin beş parmağına benzer. Parmaklardan biri hareket ettiğinde diğerleri de reaksiyon gösterirler."


ADAÇAYI
6.05'ten itibaren videoyu izleyin.
                                                      
Conan: Bildiğin gibi Phil Jackson'ı burada konuk edip röportaj yaptık. Bir koç olarak beni büyülüyor. Her zaman konuşulan bir şey var: Hiçbir koçun kullanmadığı garip zen alıştırmaları uyguluyor. Bana Phil Jackson'ın yaptığı şeylerden bir örnek ver. Mesela yenilmeye başladığınızda ya da harika bir maç geçirmediğinizde. Sizi motive etmek için biraz garip diyebileceğimiz neler yapıyor?
Fisher: Muhtemelen televizyonda söyleyebileceğim en garip şey...
C: Boşver şimdi onu. Artık herkes televizyonda söyleyemeyeceğin şeyi merak ediyor.
F: İnsanların ilginç bulacağı şeylerden en garip olanı şu: Biraz abuk subuk oynadığımızda, birkaç maç kaybettiğimizde ya da takımdaki enerji ve kimya çöktüğünde, elinde bir demet adaçayıyla soyunma odasına gelir.
C: Adaçayı?
F: Adaçayı. Ama ilk kez yaptığında ben de adaçayı olup olmadığına emin değildim.
C: Ve "bu tarihteki en iyi koç" diyerek 80 sayıyla kazanacak hale geldiniz..
F: Elinde adaçayı olduğunu zannettiğimiz bitkiyle içeri gelir, yakar ve kelimenin tam anlamıyla soyunma odasında, antrenman odalarında, takımın dolaştığı her yerde yürür. Sadece yürür ve her yeri tütsüler. Ve sanırım, bunun takıma dadanmış kötü ruhları ortaya çıkarıp kovduğuna inanıyor.
C: İşe yaradı mı?
F: Hmm... 10 yüzüğü var, benimse 4 ve 5. yüzüğü kazanabileceğimi umuyorum... Bence işe yarıyor.


NİLÜFER YAPRAĞI ÜSTÜNDE OTURAN BİR KURBAĞA 
7.05'ten itibaren izleyin
                           
Conan: Phil Jackson hakkında pek çok garip şey duyarız. En azından ben onun zen mentalitesine sahip olduğunu ve takımı medite etmeye çalıştığını duyuyorum. Bunların ne kadarı uydurma, ne kadar gerçek bilemiyorum. Sizi gerçekten medite etmeye çalışıyor mu?
Kobe: Bunların hepsi %100 doğru.
C: Gerçekten mi?
K: Kesinlikle.
C: Ben hep "oraya çıkmalı ve savaşmalısınız! Savaşın!" diye bağıran bir adamı canlandırıyorum kafamda. Ve daha sonra "İçinizdeki barışı kabul edin" diyen bir adamdan bahsediliyor.
K: Söylediklerini yapmaktan hoşlanan, oyuncuların içine ateş sokmak isteyen pek çok koç var.. Fakat Phil onlardan biri değil. Mesela 4. maçtan önce soyunma odasında oturuyorduk. Geldi ve şöyle dedi: "Pekala, bir an sessizce duralım. Sizler nilüfer yaprağı üstündeki birer kurbağasınız[6]." Ciddiyim, uydurmuyorum. Böyle bir şeyi uyduramazsınız.
C: Bir dakika. NBA Finalleri'nin 4. maçından önce böyle mi söyledi?
K: Evet, herhangi birine sorabilirsiniz. Doğru pozisyonu aldık, oturuyorduk... Bunlar NBA Finalleri'nin 4. maçından önce gerçekleşiyor. Tek gözümü hafifçe araladım. Takımdaki herkes "bunu gerçekten yapıyor mu" diye sorarmışçasına bana bakıyordu. Ben de hemen gözlerimi kapadım.
C: Ne yapmalıydınız, biliyor musun? Sadece onun kafa bulmak için başlama düdüğünden sonra hepiniz nilüfer yaprağı üstündeki kurbağalar gibi yere oturmalıydınız. 
K: Bunu yapsak bizi lanetlerdi.

*

[1]15 dakika boyunca hiçbir şey düşünmeden oturabilmek Dünya'daki en zor iş olabilir. İnanmayan denesin. Neredeyse imkansız amk.

[2]Kobe'nin buzzer-beater'ıyla 3-1 öne geçtikleri 2006'daki Phoenix serisi.

[3]2004 final serisi. Payton, Karl Malone, Kobe ve Shaq'li kadronun kimyası tamamen bozulunca Pistons şampiyonluğa uzandı.

[4]Normal sezon başarısını play-off'lara taşımak en zor şey. Wilt Chamberlain'den George Gervin'e, LeBron'dan Dwight'a dek bunun onlarca örneği var. Phil Jackson'ın bu başarısı ne kadar taşaklı bir abimiz olduğunu kanıtlıyor zaten. Jordan kariyerinin ilk 5 senesinde yalnızca bir kez konferans finallerine ulaşmıştı. Phil Jackson geldikten 1 sonra yüzük kazanacaktı. Shaq Orlando senelerinde bir çocuk gibi hareket ettiğini, Jackson'la tanıştıkan sonra kazanmayı öğrendiğini kabul ediyor. Kobe kariyeri boyunca 1 kere play-off'lara kalmayı başaramadı. Hangi sezon? 2005. Phil Jackson'la çalışmadığı sezon.

[5]Sacred Hoops: Spritual Lessons of a Hardwood Warrior. Jackson'ın Bulls dönemini anlatan bu kitap Türkçe'ye de çevrilmiş ama tercümesine bakmadım.

[6] Phil Jackson bir röportajında bu olay hakkında şöyle konuştu: "Nilüfer yaprağı üstündeki bir kurbağa avını yakalayabilmek için hiç hareket etmez. Doğru ânı bekler ve bir anda diliyle yakalar."

3 comments:

bıyığım var said...

Müthiş bir blog! Harika bir yazı! Blogu çok geç keşfettim sanırım, ama hazine bulmuş gibiyim resmen. Teşekkürler, kolay gelsin

filelisepet said...

Sağolasın bıyıklı, motive oldum. Boş şut bulmuş Wilt Chamberlain gibi hissettim kendimi

Anonymous said...

eline sağlık, güzel anlatım tarzın var, yormuyor ve eğlenceli, böyle devam lütfen...

takipteyiz.. bir de şu PHI playoff dışında kalırsa çok daha mutlu olacağım. hiç hak etmiyorlar... buck çıksın! lütfen.