Thursday, April 12, 2012

Haberler... Haberler...

CP3 (CLUTCH)
Chris Paul maç kazandıran basketi attı. Hem de ne basket. Tek başına tüm OKC'yi geçip maçı aldı. Attığı 31 sayının 24'ünü zaten ikinci yarıda kaydetmişti.
                        
CP3'nin on/off tuşu var. Maça ne zaman hükmetmesi gerektiğini, ne zaman takım idare etmekle yetineceğini biliyor. Bunu hem zekası, hem de güdüleriyle başarıyor. İki sezon önce maç sonlarını en iyi oynayan isimler arasında ilk 3'e girmişti. Bu sezon da maç sonlarında en çok sayı üreten oyuncular listesinde ilk 5'te; %43'le atıyor (Mesela Kobe bu sene %33'e dek düştü. Ligin bir diğer baba son saniyecisi olan Anthony ise %35'e gerilemiş durumda.). Hatta Kobe, kendisinden sonra kafayı galibiyetle en çok bozmuş olan oyuncu sorulduğunda Paul demiş, ardından Rose'un geldiğini söylemişti.

Dün gece Blake çok güzel bir smaç daha yaptı. Fakat hâlâ sete set hücumlarda zorlandığını biliyoruz. Play-off'larda, hücum sıkıştığında, savunmalar sertleştiğinde Clippers'ın tek kozu var: CP3. Muhtemelen Memphis'le karşılaşacaklar ve bence seriyi kaybedecekler. Yine de heyecanla ekran karşısına geçip tüm maçları seyredeceğim. NBA'in açık ara en kötü koçuna, ham yeteneklere, Kara Delik Nick Young'a (Giden top gelmiyor, acep ne iştir?) rağmen takımını nereye taşıyabileceğini çok merak ediyorum.


BYNUM 30'LAR KULÜBÜNE GİRDİ
Bynum'ın ellerinin yumuşak olduğunu, sırtı dönük oyunu öğrendiğini, hücum repertuarını genişlettiğini, senelerdir başına bela olan sabırsızlık ve telaşı yendiğini biliyoruz.  16 yaşında lige giren, Lakers yönetimi Nets'in takas teklifini (Kidd) reddedince Kobe'nin "kocaman bir bok parçası" diye itham ettiği çocuk, inanılmaz bir oyuncuya dönüştü. Howard ligin en dominant pota altı gücü. Fakat pek çok yorumcu Bynum'ın hücumda daha fazla numara bildiğini iddia ediyor.

Dün geceki Lakers San Antonio karşılaşmasında Bynum 30 ribaunt aldı (Kobe birkaç maçtır dinleniyor, yokluğunda kimin öne çıkacağı merak konusuydu). Spurs'ün yanızca 33 ribaunt alabildiğini de hatırlatayım. Geçen sezon Kevin Love 31 sayı attığı maçta 31 de ribaunt çekmişti. 2000'li senelerde başka bir 30 küsür ribauntluk performansa rastlamadık (Shaq'in kariyer rekoru 28; Duncan 27, Garnett ise 25'e ulaşabilmiş). Bir önceki hayvanî istatistik için 1996'ya gitmek gerekiyor: Sir Charles 33, Mutombo 31. Bynum'ın ne kadar büyük bir iş başardığını vurgulamaya çalışıyorum. Uzun oyuncular için 30+ ribaunt almak, skorerler için 60+ sayı atmaya benzer. Fakat maç sonunda 3'lük atmak isteyerek bir kez daha yarı gerizekâlı, yarı ergen bir organizma olduğunu kanıtladı.
Aslında Bynum'ın 3'lük sevdası birkaç hafta öncesine dayanıyor. Kaybettikleri Memphis maçının son saniyesinde kariyerinin ilk 3'üğünü atmıştı (Tabii maç teorik olarak bittiği için kimsenin savunma yapmadığını hatırlatayım.).  Basket sonrası pozisyonunu koruyup küçük bir kutlama yapınca herkesin tepkisini çekecekti. Sonraki maç hücumun bitmesine  henüz 16 saniye varken 3'lük deneyince koç Mike Brown hemen oyuncu değişikiğine gitti ve maç boyunca Bynum'ı tekrar oyuna almadı. Bench'teki umursamaz tavırları, molalarda koçun yanına gelmemesi gazetecilerin ilgisini çekecek, kendisine mikrofonlar uzatıldığında vereceği cevapla herkesin beynini eritecekti: "Ben molalarda kimseyle ilgilenmiyorum. Zenimi tekrar kazanmaya çalşıyorum." Phil Jackson'ın lakabını herkes biliyor: Zen Master. Bynum Phil Jackson'a gönderme yapmamış (Bence kesinlikle yaptı.) olsa bile koçu pek dinlemediğinden bahsettiği bu cümleyle takımda yeni bir krize sebep oldu.
 
Lakers Bynum'a muhtaç. Ne kadar şımarık olursa olsun, 30 sayı ve 30 ribaunt yapabilen bir oyuncuyu bırakmak ya da küstürmek süzme aptallık olur. Kobe de bunu çok iyi bildiği için ciddi bir kriz yokmuş gibi hareket etmeye çalışıyor. Fakat play-off'lardan sonra ne olacağı belli değil. Herkes Howard-Bynum takasının gerçekleşebileceğini tahmin ediyor. Dwight'ın da sorunlu bir basketbolcu olduğu malum ama problemlerini saha içine yansıtmadığını da biliyoruz. Tabii Lakers bir şekilde şampiyonluğa uzanırsa takas ihtimali suya düşer, krizlerin üstüne sünger çekilir. Bu sezon yaşanan olayları klasik Los Angeles hikayelerinden biri olarak hatırlarız.


RONDO'DAN TRIPLE-DOUBLE
Rondo uzatmaya giden maçta triple-double yaptı: 10 sayı, 10 ribaunt, 20 asist.  Bu sezon D-Will ile birlikte 20 asist barajını geçen tek oyuncu Rondo. Üstelik 2011/2012 sezonunda 6 kere triple-double yaptı. Rondo dışında 2 kere triple-double istatistikleri tutturan başka bir isim yok. Takımın yeni lideri olduğunu performansıyla ilan etmiş durumda. Hem hücumu yönetiyor, hem de savunmada ölümüne mücadele ediyor (kıçından, tüm gözeneklerinden terler fışkırıyor.). Celts uzatma devresinin son 3.5 dakikasında sayı atamadı. Fakat Atlanta'ya da yalnızca 2 sayı şansı verdiler (Zaten uzatmalarda toplam 6 sayı atıldı.).
Garnett pivot pozisyonuna geçtiğinden beri Celts çılgın atıyor. (Miami'yi iki kere yenmeyi başardılar mesela.) Play-off'lara son sıradan girecekleri tahmin edilirken şu sıralar 4.'lüğü garantilemek üzereler. Hem Garnett, hem de Bass dışarıdan oynayabilen uzunlar. Rondo'nun penetrelerine alan açılıyor.  Avery Bradley bir şekilde performansını katlamayı başardı. Ray Allen birkaç maç kenardan geldi hatta. Tüm bunlara ek olarak sezonu kapatabileceği söylenen Pietrus döndü; dün gece tam 30 dakika sahadaydı.

Uzun rotasyonları çok kısır,  Danny Ainge (aka süpersalak) yüzünden yaşlı kadroyu genç ve atletik yeteneklerle destekleyemediler... Fakat Celts son kez dans edecek. Play-off'larda Boston'u küçümseyen evine döner. Bu böyle biline.

2 comments:

Buğra said...

Rondo'yu sevmemekle beraber saygı duyuyorum. Bynum'ın takım arkadaşından top kapmaya çalışma hareketi cidden bombaymış ya :D

filelisepet said...

sorma abi. maç sonrası röportajında da ağzından shit kelimesini kaçırdı. Hemen yayının sesini kestiler. Kobe 3 maçtır oynamıyor. Bynum'ın yüzdesi 35'lere dek düştü. Uzun oyuncular için korkunç rakam. Bynum da bok gibi şut atıyorum dedi