Tuesday, April 10, 2012

Linsanity Öldü. Yaşasın Jeremy Lin!

Başlık çalıntı. Efsanevî blog yazarı Bethelhem Shoals'tan aldım. Aynı şeylerden bahsetmeyeceğim ama başlık kafamdaki düşüncelerin üstüne tam oturuyor: Linsanity öldü, yaşasın Jeremy Lin.

NBA'de kalıcı olamayacağı zannedilen bazı çaylaklar vardır.(1) İyi performans gösterdiklerinde herkesin sevgisini kazanırlar. Performanslarını devam ettirdiklerindeyse hayran kitlesine kavuşup gündemi meşgul ederler. Hayranlar gazete, dergi ve forumlarda yeni oyuncuyu öve öve bitiremezler: "Bu çocuk all-star olacak, takımın liderliğini üstlenecek, ileride ABD Başkanı seçilecek..." Tam da bu sıralarda hater'lar patlak verir. Oyuncunun abartıldığından, gelecekte unutulacağından, aslında beş para etmediğinden dem vururlar. Soğukkanlı ve objektif takılan insanlar (ben de bu grupta olduğumu umut ediyorum) her iki cepheyi de pek dinlemez, hikâyeden zevk almaya bakarlar.

Yeni oyuncuların sürekli iyi performans göstermesi düşünülemez. Kötü oynadıklarında hater'lara gün doğar: "Bitti, fos çıktı, balon..." Tekrar iyi oynayınca hayranlar devreye girer: "Coştu, all-star, bazı eziklere kapak..." Jeremy Lin tam da bu aşamaya gelmişti. Yarattığı muhteşem hikâyenin altında ezilecebileceğini düşünüyordum.

Mike d'Antoni için savunma demek, Kardashian'lar için kitap okumak anlamına gelir. Lin gibi savunma yapamayan ve yapamayacak(2) bir basketbolcu (Rose'a blok yaptı, tamam.), koç değişikliğinden sonra eski önemini yitirmişti. Mike Woodsen'ın Lin'le çalışmaktan memnun olmadığı konuşuluyordu hatta. Jeremy Lin dizinden ameliyat oldu. Play-off'lara dek oynayamayacak. Yazık oldu ama hem hikâye ekşimeyecek, hem de insanlar yaşananların ateşiyle saçmalamaya (Gazete manşetleri: "Carmelo Lin'i yavaşlatıyor"(3), "Kobe vs Lin" Ne saçmalıyorsunuz amk.) devam edemeyecek. Hem New York'ta oynadığı, hem de Asyalı olduğu için her zaman gözler üzerinde olacak ama Linsanity'nin etkisinden kurtulduğumuz için Jeremy Lin'in kariyerini keyif ve mantıkla seyretme şansı yakalayacağız.
Aslında Jeremy Lin vakasını başka çaylak ya da yeni oyuncularla kıyaslıyorum ama benzer örnek bulmak pek mümkün değil. Birkaç hafta önce şöyle yazmışım:

"İnsanlar yaşanılanları Holywood senaryosuna benzetiyorlardı. Oysa Holywood senaryolarında belli bir mantık dizgisi vardır. Koç bir oyuncuya güvenir, oyuncunun arkasında durur, oyuncu hırslanıp çalışır, en sonunda kahramana dönüşüp güzel kızı evine atar. Bu defa akıldan mantıktan eser yokru. Koç, Lin'in arkasında durmamıştı. Sakatlıklar yaşanmasa çokta bileti kesilmişti! Lin'in kendini geliştirmek için vakti yoktu. Her şey bir gecede değişti. Kusura bakmayın ama sinemada görsem, "böyle saçmalığa bacağım girsin" diyerek salonu terk ederdim. Daha çok Walt Disney veya Looney Toones senaryosuyla karşı karşıyayız."

Üstelik hikâyeni daha da çılgın hâle gelmesi için tüm koşullar bilerek oluşturulmuş gibiydi. Nerede oynuyor? New York Knicks; NBA'in en çok konuşulan takımı. Hangi etnik kökene mensup? Asyalı; ligde örneğine en az rastlanılan coğrafya. Nasıl ortaya çıktı? Birdenbire; kimse bilmiyor. Kader ağlarını örmüş, kozmosta bir kayma olmuş ve kusursuz fırtına meydana gelmişti. Tüm Amerika, Linsanity'ye teslim oldu.

Ligin en garip hikâyelerinden birinin sonuna geldik. Lin asla all-star seviyesine gelemeyecek muhtemelen ama NBA'de kalıcı olabileceğini kanıtladı. Fakat kabul edelim, bir ay boyunca hepimizin beyni eridi. Bir ay boyunca herkes şaşkın şaşkın maçları izledi; övgüler dizdi, şiirler yazdı, serenatlar besteledi... Daha fazla yorumlamadan gazetelerde çıkan manşetlerden, insanların yaptığı poster ve illüstrasyonlardan birkaçını ekliyorum:



*

(1)İlk turda seçilmeyen basketbolcular mesela. Avrupa'dan gelenleri saymıyorum (Memo, Ginobili, Marc Gasol...). NBA uzun seneler yalnızca Amerika'dan basketbolcu çıkabileceğine inanmıştı çünkü. Kuzey Amerika'dan örnek vereyim: Denis Rodman, Tiny Archibald, Arenas, Dennis Johnson, Monta Ellis, Boozer, Rashard Lewis, Michael Redd, World B. Free, KC Jones, Mo Cheeks, Alex English, Willis Reed... Bu saydıklarım all-star seviyesine gelenler. Steve Kerr veya Dragic gibi önemli rol oyuncularından bahsetmedim bile.

(2)Lin için savunma yapamaz diyorum ama Amar'e de müdafaa özürlü olduğunu defalarca  kanıtladı. Üstelik Knicks'in çok ciddi yapısal problemler var. Carmelo topu eline ister ve oyunun temposunu yavaşlatır, Amar'e ise bir o sahaya bir bu sahaya koşar. Daha önce bu imkansız denklemden bahsetmiştim.

(3)Knicks kötü gittiğinde gazeteler ve taraftarlar Carmelo'nun Lin'i yavaşlattığından, Carmelo'yu göndermekten bahsediyorlardı. Baba oyuncu çok zor bulunur. Süper yıldızı bulduktan sonra kadroyu yavaş yavaş güçlendirmek mümkün ama süper yıldız ender rastlanan bir mücevher gibidir. Jeremy Lin 100.000.000 milyon dolarlık bir adam. Reklam gelirlerini tarif etmek mümkün değil. Amar'e olağanüstü bir side-kick. Fakat "bu gece 35 atayım" deyip bunu başarabilen basketbolcu, play-off'ta sizi Boston cehenneminden çıkaracak yegane organizmadır.

4 comments:

tei said...

hatta kalacak yeri yoktu. yazı dilin süper

Shifty said...

of gazete manşetleri inanılmaz :D özellikle AMASIAN nedir ya :D
Sakatlık sonrası geri dönüşünü çok merak ediyorum. Spike Lee'nin bile favorisi olduğuna göre :)

filelisepet said...

landry fields'ın kanepesinde sabahladığı olmuş. twitter'da kanepenin resmini paylaşmışlardı,
http://twitpic.com/8j2vf7

filelisepet said...

spike lee landry fields'ın formasını giyiyordu. spike lee biraz daha alternatif takılan bir adam. hatta jeremy lin bu kadar ünlenince formasını giymez diye düşünmüştüm. en sonunda sırtına lin'in formasını geçirdi ama knicks yerine harvard formasını giyiyor.